T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
S İ N E M A | 7 TEMMUZ 2006 CUMA | ||
|
Kübalı Garcia'dan memleketine ağıt
Ünlü aktör Andy Garcia'nın "kalbini ortaya koyarak" çektiği tutku yüklü ilk yönetmenlik denemesi "Kayıp Şehir", batılı eleştirmenlerden geçer not alamamış olsa da usta bir yönetmenin doğuş sancılarına tanıklık ettiğimiz çizgi üstü bir çalışma...
1950'lerin Havana'sında, Batista hükûmetinin çöküşü ve Fidel Castro'nun yükselişi döneminde elindeki gece kulübünü kaybetmemeye çalışan bir kabare sahibinin destansı öyküsü. İki ağabeyi de devrim yanlısı olan Fico, bir yanda ailesi ve işini çöküşten kurtarmaya çalışırken, diğer yandan da Batista'nın ajanları tarafından başarısız bir darbe girişiminde öldürülen ağabeyinin eşi Aurora'ya duyduğu imkânsız aşkla savaşır. Çağdaş Amerikan sinemasının önde gelen aktörlerinden Küba asıllı Andy Garcia'nın, eleştirmenleri ve seyircileri tam ortadan ikiye bölen tartışmalı ilk yönetmenlik denemesi. Gerçi Garcia, 1993 yılından beri -özellikle TV ya da video sektörü için- bazı irili ufaklı projeler yönetmekteydi. Ama bunlardaki yönetmenlikleri daha ziyade bir tür "heves atma" amacını taşıyan kısmî katılımlardı. "Kayıp Şehir" ise onun oyuncu seçiminden sermayesinin teminine kadar her yönüyle bire bir ilgilendiği, daha da açıkçası "kalbini ortaya koyarak" gerçekleştirdiği bir yapıt. Bu bakımdan, yönetmenlik filmografisinde ilk sayılması pek de yanlış değil... Castro rejiminin işbaşına gelmesiyle birlikte, 1961 yılında henüz beş yaşındayken ailesiyle ABD'ye göç eden ünlü aktör için Küba, tartışmasız bütün göçmenler gibi o gün bugündür hatırlandıkça "burun direğini kıran" bir yürek yarası... Film, ata topraklarına yönelik bu güçlü özlemi, sevgiyi ve saygıyı izleyicilere her karesinde buram buram hissettiriyor. Adına "gurbet" denilen o çetin ceviz sınavı yaşamadan asla çekilemeyecek türden bir öykü bu...
Eleştirmenler burun kıvırdı ama... "Kayıp Şehir"in bütün çekimleri, iklim ve coğrafya açısından Küba'yla büyük benzerlikler gösteren Dominik Cumhuriyeti'nde yapılmış. Filmin adı ise başkent Havana'ya bir gönderme... Öte yandan, Amerikalı ve Avrupalı eleştirmenler Garcia'nın bu ilk yönetmenlik denemesine pek de geçer not vermediler. Film bazı önemli Amerikan gazetelerinde alaycı bir tonla ele alındı ve yerden yere vuruldu. Bunun da -bence- temel nedeni, "Kayıp Şehir"in içerdiği kimi kurgu ve oyunculuk zaaflarından ziyade "göçmenlik melankolisi" denilen o yıpratıcı duyguyla bir türlü özdeşleşememeleriydi. Garcia'nın geride bıraktığı memleketi için hissettiklerini tam anlamıyla kavrayamayan tuzu kuru eleştirmen takımı, onu kişisel hevesleri için büyük bir bütçeyi har vurup harman savurmakla suçladı. Ama ABD'de artık iyiden iyiye güçlenmiş ve bağımsız bir cemaate dönüşmüş olan Latin göçmenler ise filme tek kelimeyle bayıldılar. Özellikle de Kübalı Amerikalılar... "Damdan düşenin hâlini, ancak damdan düşen anlar" misali, filmin gösterildiği salonların önünde, çoğunluğu ülkelerinden siyasi nedenlerle göç etmiş Latinlerin oluşturduğu uzun kuyruklar ortaya çıktı ve Garcia vatan hasretini depreştiren yapıtıyla bu kesimlere bol bol mendil ıslattırdı.
Uzak bir diyardan önemli anekdotlar Sonuç itibarıyla, "Kayıp Şehir", bir diktatörün kucağından kalkıp ötekinin kucağına oturan Küba için gerçekten de son derece içten bir ağıt yakıyor. Özellikle, Kübalıların aile bağlarının ne denli güçlü olduğuna yönelik vurgular, müziğin bu toplumun hayatındaki önemi, toprağa duyulan derin bağlılık, Latin Amerika'ya özgü tutkulu aşklar, göçmenlerin ABD yaşadıkları trajik yalnızlık ve bunun sonucunda birbirlerine daha sıkı yaslanma ihtiyacı duymaları... Bu gibi altı özenle çizilmiş anekdotlar filmi daha bir izlenir kılıyor. Özellikle, Garcia'nın ülkeyi terkediş sahnesinde, "gözü sosyalizmin yüksek ideallerinden başka bir şey görmeyen" taş kalpli askerle havalimanında yaptığı konuşma unutulacak gibi değil... Aynı şekilde, filmde nisbeten geri planda bir rolü bulunan ünlü komedyen Bill Murray'nin çizdiği sempatik karakter gerçekten muhteşem. Garcia, tıpkı Murray gibi Hollywood'dan yakın dostları Dustin Hoffman ve Steven Bauer'i de kısa ama etkili rollerde oynatarak, filmin vitrininin bütünüyle tanınmamış Latin oyuncuların üzerine kurulmasını engellemiş. "Sürgünlük" denilen o acıtıcı duyguyu hiç tatmamış, karşılaştığı irili ufaklı olumsuzluklara rağmen kendi anavatanlarında özgürce yaşayan kişiler olarak, arada sırada bunun kıymetini bizlere hatırlatan filmler izlemeye öylesine çok ihtiyacımız var ki... Bu açıdan "Kayıp Şehir" değerli mesajlar içeren bir hafta sonu seyirliği... Son olarak, her zamanki gibi hatırlatalım. Filmde cinsel içerikli sahneler yok, ancak belli ölçüde şiddet mevcut. Bu nedenle, çocuklarla birlikte izlenmesi doğru değil.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |