T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 10 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ | ||
Hayır, ne kadar ciddiyetsiz bir adam olduğuma dair gazete ilanı veriyor değilim. Aksine, bu devirde ciddiyet sahibi bir insan olmanın ne kadar zorlaştığını ifade etmeye çalışıyorum. Ciddiyet sahibi olanlar, ne demek istediğimi zaten anlamışlardır. Olmayanları ciddiyete davet etsem, muhtemel ki bana sırıtarak "Kaçta ve nerede?" diye sorarlar. Bu sebeple onları ciddiyet de dahil hiçbir yere davet etmiyorum. Biz az ya da çok ciddiyet sahibi insanlar olarak kendi aramızda dertleşiriz, daha güzel olur. Önce şu noktayı tespit etmek lazım; ciddi olmak elbette yüzü hiç gülmemek anlamına gelmiyor. Farkındasınızdır ben de bu sütunda sıklıkla bir takım güldürükçü mevzulara giriyorum. Esprinin ciddiyete bir kastı olmaz. Beraber geçinip gidebilirler. Dünya tarihi boyunca nice önemli şahsiyetler espriyle, mizahla ve dahi ironiyle çok önemli insani gerçeklere ışık tutmuşlardır. Nasreddin Hoca'dan Mark Twain'e, Ömer Hayyam'dan Woody Allen'a bir sürü isim sayabilirim. Kuşkusuz ki bu insanlar ciddiyet sahibi insanlardı. Kimse ciddiyetsizliklerine şahit olduğunu söyleyemez. Mizahla ciddiyetsizliğin bir terkip haline gelmesi yakın geçmişte mümkün olmuştur. Öte taraftan benim altını çizmeye çalıştığım asıl tehlikeli ciddiyetsizlik hastalığı bundan da başkadır. Özünde, derininde, ruhunun kuytularında fena halde ciddiyetsizlik taşıyan birilerinin kendini ve umumun da onları ciddiye almaya başlamasıdır. Bu çağın en kemirici salgın hastalığı budur ve garip ki kuşlardan ya da kenelerden insanlara değil, insanlardan insanlara, ruhlardan ruhlara bulaşır. Tedavisinin olduğu da çok kuşkuludur. Ne var ki, bir kayıp çetelesi tutmak da mümkün değildir; çünkü bu hastalık insanları tek tek öldürmemekte ve fakat cemiyeti dokuz katlı ve tatlı bir gofret gibi dişleyip kemirmektedir. Şimdi zihinlerinizde bir takım soru işaretleri oluşması tabii olacaktır. "Bu adam kime kızdı acaba, bunları kimin için yazıyor?" gibi meraklarınız olmasını da anlayabilirim. Ancak şunu biliniz ki böyle mühim bir mevzu ciddiyetsiz ruhuna ciddiyet elbiseleri giydirmeye çalışan üç beş kendini bilmezle meşgul edilebilecek ucuzlukta bir mevzu değildir. Sözümüz meclisin içini de dışını da alenen ırgalamaktadır efendim. Ciddiyetsizlik, ciddi gözlerce anında farkedilebilecek bir çirkinliktir ki, gizlenmesi mevzu bahis dahi olamaz. O halde, kim kimden ya da kimlerden bahsettiğimi soruyorsa, derhal kendi ciddiyetinin emniyet kemerinin bağlı olup olmadığına bir nazar etmelidir. Şahsım adına şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki, boğazımıza kadar çıkma temayülü içerisindeki derin ciddiyetsizlik denizinden fevkalade bedbahtım. Memleket bundan evvel hiç bu kadar yüzer gezer bir ahvale bürünmemişti. Bu sebepten olacak, vatanın orasına burasına bir gün lüzum eder diye ciddiyet simitleri asmadık. Bugün bu ciddiyetsizlik denizinde soluksuz kalmak tehlikesi varsa, elbet bundan bizim gafletimizin de bir payı vardır. Yazık çok yazık! Yapılacak tek şey haykırmak galiba: Ey ciddiyetin yitik yiğitleri gelin de kurtarın ciddiyetsizliklerin elinde kemirilmekten armut koçanına dönen ruhlarımızı!
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |