![]() T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
![]() | |
![]() |
![]() | |||
![]() |
Y A Z A R L A R | 17 ŞUBAT 2006 CUMA | ![]() |
![]() |
| ![]() |
Kurtlar Vadisi-Irak filmi Türk halkının çok hassas olduğu "onuruyla yaşamak, zillete düşmemek, boyun eğmemek" gibi duygulara hitap ediyor. İşin içinde asker olunca duygusallık ve milliyetçilik daha da artıyor. 1974'de çekilen ve Kıbrıs Barış Harekatı'nı anlatan görüntüleri ve belgeselleri milletimiz gözyaşlarıyla seyretmişti. Film bildik kahramanlık hikayelerinden... New York Sun'da çıkan bir yazıda "Film Jane Fonda ve Michael Moore tarafından yazılmış bir Rambo gibi" deniyor, Jerusalem Post gazetesi de filmdeki Polat Alemdar için "James Bond benzeri bir karakter" benzetmesi yapıyordu. Şunu kabul etmek gerekir: İnsanlar sinemadan ABD askeri karakterine karşı ciddi bir antipatiyle çıkıyor. Ancak filmin özellikle ABD düşmanlığını aşılamak gibi bir amacının olduğunu söylemek abartı olur. Neticede filme konu edilen olaylara benzer bir çok olayın Irak'ta yaşandığı da bir gerçek. Türk askerlerinin kafalarına çuval geçirilmedi mi? Düğün yerine bomba düşmedi mi? Camilere baskınlar yapılmadı mı? Ebu Gureyb'te mahkumlara insanlık dışı muameleler yapılmadı mı? ABD yönetimi, münferit kimi olumsuzlukların yaşandığını söyleyebilir, film de zaten bu olayları anlatıyor. O zaman denilebilir ki, ABD düşmanlığına sebep olan, filmin bunları anlatması değil, Irak'ta yaşanan kimi olaylardır. Eğer dünya genelinde ABD eleştiriliyorsa, buna sebep olan yine kendileridir. Filmde Yahudi bir doktorun Iraklı sivillerin organlarını çıkarıp satması filmin ajite edilmiş tek bölümüdür. Time dergisi, Kurtlar Vadisi'yle ilgili "Büyük ekranda kötü kan" başlıklı bir haber yayınlamıştı. Ortada kötü bir kan var ama bu ekranda değil, Irak'ta aktı. Filmin siyasallaşarak ABD karşıtlığına dönüşmesi de doğru değildir. Neticede bu sadece bir kısım olumsuzlukları konu eden ve sinema abartısıyla yansıtan bir filmdir. Bunu Gece Yarısı Ekspresi'yle örtüştürerek misilleme yapmaya kalkmak bu siyasallaşmanın devamından başka bir sonuç vermez. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson'un "ABD'lileri karikatürize eden, onları kana susamış kimseler olarak gösteren bir filmle ilgili gerçekten de heyecanlanıyorum diyemem. Eğlence maksadı ile çekilmiş, daha fazla siyasi bir mana katmanın anlamı yok" şeklindeki sözleri yeterli ve doğru bir tepkidir. Bunun ötesine geçmek ve bunu devletlerarası bir konu haline getirmek iki tarafa da zarar verir. Neticede bu film hükümet tarafından hazırlattırılmış ve devlet politikasını yansıtan bir film değildir. Türk halkı her zaman ABD'nin halihazır yönetimiyle ABD'yi, ABD'yle ABD halkını ayırabilmiştir. Eğer bir eleştiri varsa bunu bir halka, bir topluma veya bir devlete yöneltmek yerine uygulamadan sorumlu olan belirli bir yönetime yöneltmeyi tercih etmiştir. Benzer şekilde halkımız, İsrail yönetiminin uygulamalarını eleştirmekle Yahudi düşmanlığı yapmanın farkını ayırt etme kültürüne de ulaşmıştır. Anti semitizmden kaçınırken haksız uygulamalara giden İsrail hükümetlerini eleştirmekten geri durmamıştır. Ancak çoğu zaman İsrailliler kendilerini eleştirmek ile anti-semitizm yapılmasını birbirine karıştıran bilinçli bir politika izlemiş, bu duyarlılığı zaman zaman istismar etmiştir. Bugün ABD'nin benzer bir tavırla tahammülsüz bir yaklaşım sergilemesi doğru olmaz. ABD yönetimi nasıl zaman zaman kendisini kıyasıya eleştiren Hollywood yapımlarına toplumsal boşalmaya sebep olduğu gerekçesiyle göz yumuyor ve hatta el altından bunları destekliyorsa, Türkiye'de yapılan bu filmi de Türk halkının bilinç altında tortu bırakacak olumsuzlukların dışa vurumu olarak algılaması gerekir.
|
![]() |
![]()
|
![]() |
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
![]() |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |