T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 18 OCAK 2006 ÇARŞAMBA | ||
Enerji "darboğazı"ndan geçtiğimiz, elektriklerin habire kesildiği siyah-beyazlı yıllardı. Kendisini televizyonda ilk kez gördüğümde müfettiş sanmıştım. Öğretmenlerin kara tahtanın önünde hazırolda durduğu, öğrencilerin tir tir titrediği müfettişlerden... Sonradan Enerji Bakanı olduğunu öğrenmiştim. Üzerimizdeki emeği büyüktü. Ne zaman ödevimizi yapmasak, "Öğretmenim, cereyanlar kesikti!" mazeretine sarılır, vaziyeti idare ederdik. Biz bu çatık kaşlı, müfettiş endamlı amcayı sevmeye başlamıştık. Büyüklerimiz, adı Deniz Baykal olan bu güzel insan hakkında tuhaf şeyler anlatıyorlardı. Güya, öğrencilik yıllarında yakasına yapıştığı merhum Menderes'e, "Özgürlük isteriz!" diye bağırmış; "Başbakan'ın yakasına yapışıyorsun, bundan âlâ özgürlük mü olur?" cevabını almış. Bu hikayeyi kimin uydurup halkın arasına saldığını ben çok iyi biliyordum: Beden öğretmeni Naci Bey. Ondan her şey beklenirdi. Bir gün eşofmanlarımı evde unutmama, yanlışlıkla (alışkanlık işte), elektriklerin kesik olduğunu mazeret gösterdiğimde sıfır vermekle kalmamış, bütün sınıfa rezil etmek için hunharca alay etmişti. "Hizipçi" lafı da kesinlikle onun marifetidir. Diğer arkadaşları bilemem ama ben Deniz Baykal'ı hâlâ çok severim. Onlar büyük bir ihtimalle liberal falan olmuşlardır. Sayın Baykal'ı antipatik buluyor, muhtemelen "hizipçi" diyorlardır. Bu vefasızlara ne söyleyeyim? Demek ki, beden öğretmenleri hayatın her evresinde varlar ve insanları etkileyebiliyorlar. Dikkat buyurun, Yalçın Küçük'ün veciz ifadesiyle söylersek, "Beş taş oynamıyoruz"; beden öğretmenliğini değil anlayışsızlığı sorguluyoruz. Değişim şart dediler. Ricky Martin şarkısı eşliğinde konfeti ve duman cümbüşü içinde arzı endam etti. Siyasette gençlik dönemi dediler. Altmış beş yaşına rağmen "kutlu beygir" hariç, bütün sporları yapabileceğini göstermeye çalıştı. Bu anlayışsız, bu Naci Bey kafalılara yaranamadı. Parti içi muhalefete izin vermiyor diye eleştirdiler; aslanlar gibi kongreye gidip zafer elde edince, burun kıvırdılar. Halbuki, Erdal İnönü karşısında defalarca kaybettiğinde kıs kıs gülüyorlardı. Koltuğa yapıştı kaldı dediler. CHP barajı aşamayınca çekildi. Bir kaçtı demedikleri kaldı. Şimdi de muhalefet boşluğundan dem vurup akıllarınca ayar vermeye çalışıyorlar. İç politikada derin ve ebedi muhalefetten geriye, marjinalliğe saplanmadan doldurulmaya müsait boşluk mu bırakıldı ki, Sayın Baykal doldursun? Zaten dış politika, küresel sisteme endeksli devlet politikası. Bu alanda muhalefete kalan, Deniz Baykal'ın da en iyi şekilde ifade ettiği gibi, "Devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz" lafından ibarettir. Şekilden ötesi, olduğu gibi kırmızı çizgidir. Ey yapıcı muhalefet yap diyenler! "Başbakan attan düştü, umarım ülkeyi bu hale düşürmez!" dediğinde, beğenmediniz. Ey fırsatları değerlendiremiyor diyenler! Hızlı tren faciasını, "Hükümet raydan çıkmıştır" şeklinde yorumladığında, fırsatçılıkla suçladınız. Ey sert muhalefet yap önerisinde bulunanlar! "İktidara karşı gerilla muhalefeti uygulayacağız" dedi, ilgilenmediniz. Onur Öymen meseleyi, gerillacılıktan bayanları dansa kaldırmaya, yani salon erkekliğine çekince, bütün kameralarınızı ona çevirdiniz. Hadi "dincileri" anladık, onlar Sayın Baykal'dan gıcık kapıyorlar. Peki bu Naci Bey kafalı "Beyaz Türk"lerin zoru ne? Neden Tansu Çiller'in bile önünü açıp Başbakan yaptıkları halde; yılların siyasetçisi, şahsiyetli insan, entelektüel Baykal'ın bin bir türlü bahane ile her defasında önünü tıkıyorlar? Bu ülkede Deniz Baykal olmak suç mu? Deniz Baykal'lar kolay yetişmiyor. Sevelim, üzmeyelim; dünya kimseye kalmaz.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |