T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 18 OCAK 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Şehrin kalabalığından sıkılan, yoğun iş temposundan yorulanların hayallerini süsleyen bir tablo vardır. Uzak ve sakin bir yerde bahçeli bir ev. Kalabalığın olmadığı, kargaşanın, gürültünün, hava kirliliğinin bulunmadığı, yeşili mavisi bol bir hayat. Belki bir sahil kasabası. Belki dağların arasında, bir yanında orman ve öbür yanında ufak bir derenin aktığı huzurlu bir yer. Şehirden bunalan hiç kimse, buradan kalkıp daha büyük bir yere gideyim; kapkaçı bol olsun, curcunası uçursun, trafiği daha beter olsun, hırsızlar kol gezsin vs. demez. Gürültüsüz patırtısız, rahatlık veren bir yerdir istenen.
Tek derdin yağmur yağdı yağmadı, hava açtı açmadı olacak. Bahçede çiçekler ve domates, biber. Meyve ağaçları. Kirazı, inciri, üzümü dalından koparacaksın. Ve illa ki bir köpek. Daha yavruyken alıp büyüteceksin. Ona bir kulübe yapmak şart. Tabii bahçe geniş, bir yanda sebze meyve yetiştirirken, iki de kuzu almak fena olmaz. Bir köşeye de yarısı tel örgülü bir kümes koymalı ve üç beş tane tavuk yetiştirmeli. Ki evin yumurta ihtiyacı karşılansın. İşte tam burada film kopuyor. Kuş gribi var hemşehrim, ne tavuğu, ne horozu! Hayaller suya düştü.
Bir de derler ki hayale sınır yok. Nasıl olmaz, işte yarıda kaldı. Neredeyse vize şartı konacak. Petroçelli gibi duvarına tuğlayı, taşı kendi ellerimizle koyduğumuz, harcını kardığımız evimizde yumurtayı dışarıdan mı alacağız? Başka çare yok. Hastalık riskine karşı tedbirli davranmak zorundayız.
Dikkat ettiniz mi, bu tür hastalıklar hep boğazla ilgili. Kuş gribi, deli dana... Yakında çılgın koyun diye bir hastalık çıkarsa şaşmam. Günün birinde kuş gribi riski ortadan kalkar, hayale kaldığımız yerden devam ederiz. Ruslar aşısını bulmuş nasılsa.
EVET-HAYIR
Hayatını iki kelimeyle kazanan ve birinden birini duyduğu anda havaya zıplayan ünlü gösteri adamı Erkan Yolaç, bir gün Erzurum'a gitmiş. Şapkalı ve gözlüklü halde dolaşırken Dadaşlardan biri tanımış onu. - Yahu sen şu televizyondaki adam değil misen? Biraz düşünmüş; - Neydi adın, dur bakim, hah hatırladım Erkan Yolaç? - Evet benim. - Ula ağzına tükürim hani evet yoktu?
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |