T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 13 OCAK 2006 CUMA | ||
|
Bayram sabahı Hz Ömer, Hz.Rasul'un evine geldi. İkisi birlikte mescide gitmek için yola koyuldular. Yolda çocuklar Efendimiz'in ellerine sarılıp bayramlık istediler. Efendimiz: "Ya Ömer beni bunlardan satın al" buyurdu. Hz Ömer de bir miktar et, biraz hurma ve meyve getirerek çocuklara verdi. Efendimiz: "Ya Ömer sen beni Malik b.Zar'in Yusuf (as)'u aldığından daha ucuza satın aldın. O Yusuf'u(as) birkaç dirheme satın almıştı. Sen beni meyveye ve ete satın aldın" buyurdu. Hz Ömer: "Ya Resulullah ,Yusuf'tan daha ucuza aldımsa da sen Yusuf'tan daha güzel ve daha kıymetlisin buyurdu."1 II- Çocukluğumun en güzel sahifesidir bayram harçlıkları bahsi. Her arife günü ağabeyimle oturur, bayram harçlığı vereceklerin listesini çıkarır ve tahmini olarak bayram sonrası gelirimizi belirlerdik. Bayram harçlıklarımız bizim için istediğimiz gibi tasarruf edeceğimiz bir define hükmündeydi. Borusan Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık'ın babaanesi, bayram sabahlarımızın en nurlu yüzüydü. Büyük küçük herkes ona Satı anne diye hitap eder, o da fakir dostu olarak her yaraya merhem olmak için adeta hazır beklerdi. Florya'dan Yeşilköy'e vardığımızda, günün hangi saati olursa olsun ille bir şeyler yedirip içirmek isterdi. Hangi yaştan olursa olsun her çocuğun cebine, ille bir mendilin içine sıkıştırdığı harçlığı sofradan kalkarken yavaşça bırakıverirdi. Satı anneye gitmeyi ne kadar çok seviyorsak eltisine gitmeyi o kadar sevmezdik. Rahmetli Halil amca (Kocabıyık) asık suratlı bir adamdı. Asım Kocabıyık'ın anılarında da (Tazlardan Borusan'a) bahsettiği gibi negatif bir adamdı. "Bu adam olmaz. Sen adam olmazsın" en sevdiği cümle idi. Karı koca ikisi de cimriydiler. Ne geleni gideni severlerdi ne de çocukları. Onca maldan mülkten geriye bir şey kalmaması derin bir hüzün olarak gelir oturur içime her bayram sabahı. Onca mal varlığına rağmen, çocukların bayramını bayram etmeye uzak duruşları ibretlik bir hikayedir. Siz siz olun çocukların bayramını bayram eyleyin ille de... III- Ramazan Bayramı ağabeyime gidince, geçmiş bayramları satın almak ister gibi, çocuklara verilmek üzere hazırlamış olduğu paraları gördüm. Oysa bu şehirde kimseler çalmıyor kapımızı. Çalanları da korkusuzca ve Tanrı misafiridir diye eve alamıyoruz ya!.. Bayramın birinci, ikinci günü baba ocağımızdaydık. Ama burada da hiç çocuk yok. Bayramımı bayram etmiş büyüklerime borcumu ödemenin bir yolunu hâlâ bulamamış olduğumu görüyorum her bayram. Çocukların bayramına gelince...Onlar neden bayramlarını bayram etmek için orta yaşlılara hiç uğramazlar? Rahmetli büyükannem kırk yaşındayken "kırk" yaşındaydı hani. Ziyaretçisi bol. Ben kırk yaşıma geldim de ne oldu. Hâlâ bayramlarım deli gençliğimin bayramları gibi. Herkes çılgınca "şimdiki zamana" takılı kaldığı için, umur bilir bir kadın olma şansım hiç yokmuş gibi. Ben yaşıma hürmet edilsin istiyorum, ahali yaşınızı hiç göstermiyorsunuz diye yalan bir iltifatın peşine takılmış gidiyor. Kadınlardan yana ümitliyim yine de. Kadınların bayramı bayram çıktıktan sonra kırk gün sürer ya hani... Belki o zaman dört başı mamur bir bayram ertemiz olur. 1 Dört Halife'nin Menkıbeleri, Şemsettin Sivasi, Sufi Kitap,138
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |