T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 10 OCAK 2006 SALI | ||
|
Bugün bayram. İbrahim peygamberi anlama bayramı. Kurban demek, en çok Hz. İbrahim demek çünkü. Oğlunu canından değerli tutan bir babanın, içine düştüğü ikilemde, iradesini "itaat"ten yana kullanmadaki seçimini, binlerce yıldan bugüne dek, yılda bir kez peryoduyla hatırlamanın adı. Bıçağın bu ya da öte yanında olmanın farksızlaştığı, cellat ya da kurban gibi tanımların anlamsızlaştığı, "ilahi bir aşkınlık" düzlemindeki gelmiş geçmiş en ünlü baba-oğulun, ürpertici ve titretici bu "iman" halini, iliklerine kadar hissetmenin bayramı. Tümüyle normal, sevgi ve şefkat dolu, ilahi hatırlatmaları birkaç kez duymazdan gelmiş, kararını sorgulamış, oğulların en "teslim"i İsmail'le konuşmuş bir babayı, kendi canından çok daha fazlasını kurban etme noktasına getiren "inanç", nasıl bir şeydir acaba? Hz. İbrahim'in, yaratıcıya vermiş olduğu sözü tutmak üzere, O'ndan gelen emri delil göstererek oğlunu kurban etmek için yatırması, bıçağın kesmemesi, İsmail'in yerine, Tanrı'nın merhamet ve inayetiyle göklerden indirilen bir kurbanlığın kanının akıtılması, "kurban eski devirlerden kalan bir ilkelliktir"cilerin, hayvan hakları savunucularının anlamlandıramayacağı bir vakıa elbette. Kurban çünkü, inancın akılla açıklanamayacağı bir düzlemin, ruh koordinatlarını veriyor. Yeryüzünün upuzun serüveninde, "teslimiyet" kavramının derinliğini bu derece sarih anlatan başka bir örnek olmayışı değildir sadece "kurban"ı bayramlaştıran. Verdiği sözü yerine getirme kararlılığındaki bir babayla, durumu şaşkınlık ve yalvarıp yakarmayla değil, emre teslimiyetle karşılayan bir oğulun, "aşkınlığı"nın hatırlatılması amacı da taşıyor geriden gelen insan soyuna. Herhalde dünya aşklarının en büyüğü olan, evlada duyulan sevgi ile yaratıcıya duyulan bağlılık arasında yaşanan ikilemin, inanç ve ihlasla aşılmasının örnekleştirildiği, etin fakirlere dağıtılması anlayışı üzere düzenlenmiş "kurban" ritüeli ne bir "vahşet"tir, ne de "ilkellik". "Kurban" geleneğine bu sıfatların yakıştırılmasının nedeni, tek, kuşatıcı tanrı anlayışının biçimlendirdiği "inanç" olgusunun, insan ruhunda yarattığı kırılma ve dönüşümle aydınlanmacı aklın görüş alanından çıkmasıdır. Bu topraklarda akılla izah edilemeyen her şey, puslu bir mesafede ve uzak durulması gerekenler listesinde olduğu için bayram da, ardı araştırılmayan "geleneksel bir eğlence"dir. Tam da bu nedenle kurban, modern zamanlarda ortaya çıkmış bir "tür" olarak bayram turistlerinde, akıl dışı olanı ilk elden, adeta doğal refleksle "vahşet" diye adlandıran seküler zihnin temsilcilerinde karşılık bulan, anlamlandırılabilen bir durum değil elbette. Metropollerin bütün vakitleri nakde eşitlediği hayatlarında, kendilerine bırakılmış en küçük bir zaman aralığını "kaçma" vesilesi olarak görmeye ayar edilmişlerin bayramının meali tatildir. Kimine göre bayram, saçıp savurarak eğlenmektir. Yaptığı ibadetten soğumuş ortalama dindara göre ise, yerine getirilmesi 'iyi olur' cinsinden bir gelenek. Oysa, Kurban Bayramı Hz. İbrahim'dir. Teslimiyeti, inancı, candan vazgeçişi anlamak için bir vesiledir. Ve insanoğlunun seyrü seferinin günlüğünü tutan ortak hafıza, nisyan ile değil, hatırlamak, ille de hatırlatmakla maluldür. Palazlanmış, korkusuz egolara sahip, gücü eline geçirdiği anda kendi krallığını yaratan küçük zorbalara dönüşen, teslimiyeti ise yenilgiyle açıklayan çağ insanının en çok ihtiyacı olan şey. Bayramınız mübarek olsun.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |