T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 10 OCAK 2006 SALI | ||
|
Ünlü yönetmen Alfred Hitchcock'un insanın tüylerini diken diken etmeyi başaran 'Kuşlar' filmi kanatlı hayvanların da öldürücü mahluklar olabileceği fikri üzerine oturur... Son zamanlarda yayımlanan pek çok 'bilim-kurgu romanı'nda dünyamızın karşı karşıya kalacağı en büyük tehdidin 'virüs' yoluyla bulaşan hastalıklar olduğu işleniyor... Buna rağmen, insan aklı, grip bulaşmış kuşlar yüzünden bütün dengelerimizin altüst olabileceğini kolayından kabul edemiyor. Bu defa karşımıza çıkan bir 'bilim-kurgu romanı' veya 'korku filmi' değil; gerçekliği elle tutulur halde öldürücü olaylarla karşı karşıyayız. Mevsimin başında Balıkesir/Manyas'ta şöyle bir başını gösterip Romanya taraflarına göçen 'hasta kuşlar' yine bizim buralarda dolaşıyorlar. Onların gribi diğer kanatlılara geçiyor, fark edilmeden yenilen hasta kanatlılar ise insan öldürüyor. Hasta kanatlılarla temas edenler hemen ölüm tehdidi altına düşüyor. Gerçek-üstü bir durum gerçekten... Telâş ve korku yüzünden konuyu gerektiği gibi değerlendiremiyoruz. İnsan sağlığı tehdit altına düşünce panik yaşanmaması zaten imkânsızdır; hele çocuklarımız tehlikedeyse... Karşımıza çıkanın bugüne kadar yaşadıklarımızdan çok farklı bir tehdit olması paniği daha da büyütüyor. Oysa, korkutucu olayların yaygınlaşmasından başka bir işe yaramaz panik... Kuş gribinin mevsim başı ilk saldırısında, muhtemelen etkisi dar bir bölgeyle kısıtlı kaldığı için, sonuç getirici tedbirler almakta zorlanmamıştı ilgililer; ancak bu defa neredeyse bütün ülkeyi tehdidi altına alan bir büyük saldırıya dönüştü kuş gribi ve bu defa çaresizlik sergileniyor. Tedbir alınmadığı anlamına gelmiyor bu çaresizlik, tam tersine, hemen her türlü önleyici tedbir alınıyor; ancak yine de yayılan tehlikeyle baş edilebileceği görüntüsü elde edilemiyor. Sorunun kaynağında konunun yeni oluşu kadar daha önce alınan tedbirlerin yeterli görülmesi de yatıyor. Oysa, bugün sağlık alanında bir 'kriz' yaşanıyor ülkemizde ve buna karşı mücadele 'kriz yönetimi' yöntemleriyle verilebilir. O yöntemlerin başında da inanılır ve güvenilir görünmek geliyor. Birbiriyle tutarlı, çelişmeyen açıklamalar yapmak ve olayın üstünü örtmek niyetinden uzak ciddi bir mücadele yürütüldüğüne insanları inandırmak şart. Krizi yönetenler gerektiğinde dolaylı yollara da başvurabilirler elbet; ancak yalan söylemek, gerçeği saklamak o yollar arasında bulunamaz. Her gerçek her zaman ve herkese söylenecek değil, bazı gerçeklerin üzerinin örtülmesi gerekebilir de, ancak aleni yalan ve çarpıtma güveni ortadan kaldıracağı için tersine bir etkiye yol açabilir. Bugün bayram ve insanlarımız her bayramda olduğu gibi bugün de mânevi bir havanın etkisi altına gireceklerdir. Ülkemizi paniğin pençesinde kıvrandırmak istemiyorsak bayramı olumlu bir unsur olarak kullanmalıyız. Gerçekçi bilgilerle beslenen kişiler bildiklerini başka kişilere aktararak yanlış davranışları önlemeli ve mevzii sorunun ciddi bir salgına dönüşmesinin önüne geçilmelidir. Kurban bayramında insanların midesi et göreceği için şanslıyız aslında. Kanatlı hayvan yeme alışkanlığında olanlar bile kurban etiyle beslenecekleri için, bu bayram günlerinde, virüs saldırısına müsait mekânların sahiplerini veya kümesi bulunan aileleri uyarmak daha kolaydır. Devletin itlâf edilen hayvanlar için ödediği tazminata ek olarak çevreden gelecek kurban eti takviyesi işe yarayabilir. Yeter ki, bunu, akıllı bir kampanya haline dönüştürmesini bilelim. Bayramlar neşe ve huzur kaynağıdır; Türkiye bu bayrama bazılarında paniğe kadar varan bir kargaşa içerisinde giriyor. Umarız, kriz yönetimi yöntemleri kullanacak ilgililer, bayramdan toplumsal bir kazançla çıkmamızı sağlayacak uyanıklığı gösterirler. Bayramınız kutlu olsun.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |