T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 NİSAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hayrettin KARAMAN

Laikçiler ve dindarlar (3)

Laikçilik anlayış ve uygulaması bakımından eski ve yeni CHP arasında bir fark yoktur; ancak yenisinin elinde, eskide olan imkanlar mevcut değildir. Bu parti, Cumhurbaşkanı, bazı üst rütbeli bürokratlar, sayısı oldukça kabarık olan akademisyenler, birkaç sendika ve halkın az bir kısmı laikçilikten yanadırlar; hedefleri dinin tesirini insan hayatından silmektir. Dine karşı değilse de dindarlaşmaya karşı savaş halindedirler. Hemen işaret edeyim ki, dindarlaşmaya karşı savaş açmak, dolaylı olarak dine karşı da savaş açmak manasına gelir. İmam Hatip okullarına, okullarda ve kurslarda din derslerine (eğitim ve öğretimine), dindarların (namazında niyazında olan, helal ve haram çizgisini ayırarak yaşayan müminlerin) kamu hizmetinde çalışmasına, bunun bir sonucu olarak başını örtenlerin (tesettüre riayet edenlerin) okumalarına ve çalışmalarına, faizsiz bankacılığa, kadınlara mahsus yüzme yerlerine, isteyenlerin inancı gereği tercih edebilmesi için içkisiz mekanların da bulunmasına... karşı çıkmak dindarlaşmaya karşı çıkmaktır.

Dindar Müslümanların talepleri ya imkanları göz önüne alma veya İslam anlayışında meydana gelen değişim yüzünden eksilmiş, "İslam'ın hakim olduğu toplum" yerine, "kamil manada din özgürlüğünün hakim olduğu toplum" büyük çoğunluğun talebi haline gelmiştir. Parti olarak bakıldığında da MNP'den Ak Partiye doğru böyle bir değişim ve dönüşüm oluşmuştur.

Laikçiler bundan bir süre (mesela 28 Şubat) öncesine kadar "ülkede şeriatın hakim olmasını istemeye, bunun için çalışmaya" irtica derken, bunu laikliğe aykırı olarak değerlendirirken, son zamanlarda "kamil manada din özgürlüğü ve buna imkan veren bir laiklik anlayışına, bunları sağlamak için istenen anayasa değişikliğine" irtica demeye, bunu "rejimi değiştirme teşebbüsü" olarak nitelendirmeye başlamışlardır. Uzlaşmadan söz edenlerin bu noktaya dikkat etmeleri gerekiyor. Laikçilerle "tam demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri" üzerinde uzlaşmak da mümkün gözükmüyor; çünkü onlar "dindarlaşmaya hizmet etmesi halinde" demokrasiyi de istemiyorlar.

Dindar Müslümanların barış ve huzur içinde yaşamak, ülkenin bütünlük ve bağımsızlığını tehlikeye atmamak, masumların kanlarının boşuna akmasını engellemek, ülkenin ve milletin düşmanlarına fırsat vermemek gibi gerekçelerle tahammül ettikleri, uyum gösterdikleri sistemin/rejimin İslam'a göre hükmü ve durumuna şöyle bir göz atıldığında "tahammül ve tahammülsüzlük" bakımından iki kesimin farkı da ortaya çıkmaktadır.

Sekülarizmin hedefi insan hayatında dinin yerini asgariye indirmek, dini vicdanlara hapsetmektir.

Laisizmin hedefi de devleti (kamusal alanı) dinin etkisinden uzak tutmaktır. Bu da iki farklı laiklik anlayışına göre değişik olarak yürütülmektedir: 1. Laikçilere göre kamusal alanda dini görünmez kılmayı sağlamakla, 2. Mutedil (ılımlı) laikliğe göre kamusal alanla (devletin erkleriyle) ilgili düzenleme ve uygulamalarda bir dini kaynak olarak almamak ve ona inanmayan veya inandığı halde uygulamak istemeyenlere dayatmamak suretiyle. Bu ikinci laiklik anlayışında, başkalarının inanç ve hayat tarzlarına müdahale edilmedikçe, onların haklarına zarar vermedikçe kamusal alanda da dinin görünmesi ve yaşanmasında sakınca yoktur.

Hangi çeşidi olursa olsun sekülarizm ve laikliğin İslam ile uzlaştırılması, bağdaştırılması, uyarlanması mümkün değildir. Evet, İslam'da insanları dine inanma ve ibadet konusunda zorlama yoktur, ama İslama inanmış olanların da din kurallarını serbest olarak çiğneme hak ve özgürlüklerinden söz edilemez. İslam'ın bağlayıcı kaynakları, bütün müminlere "emir bi'l-marûf nehiy ani'l-münker" vazifesi vermektedir; bu vazife tarih boyunca kısmen devlet, kısmen de sivil toplum tarafından yerine getirilmiş, din ve ahlak kurallarının alenen (açıkça) çiğnenmesine izin verilmemiştir.

Diğer kavramların İslam açısından değerlendirilmesine gelecek yazılarda devam edeceğiz.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi