Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Küfür yerine merak
Türkiye’nin geçmişinde esrarengiz olaylar var. Daha geriye de gidilebilir, ama biz çok partili döneme geçildiği 1945’i başlangıç alabiliriz: Tan Matbaası baskını bunlardan biri... 6/7 Eylül bir diğeri.. Maraş ve Çorum olaylarını, Madımak Oteli yangınını da bunlara ekleyebiliriz... Tabii, çok sayıda sonuç almış veya girişim düzeyinde kalmış siyasî suikastı da unutmamalı... Türkiye’nin tarihi yazılırken bunları bütün gerçekliğiyle ele almak şart; ancak, ‘bütün gerçeklik’ kolay ulaşılabilecek bir hedef değil. Cumhuriyet’te yazan Attila İlhan, 80. yaş günü vesilesiyle kendisiyle yapılan bir söyleşide, “Türkiye’nin yakın tarihi uyduruk” demiş, herhalde buna bakarak... Tan Matbaası baskını ile 6/7 Eylül olayları çarpıcı örnekler... İkisi de ‘milliyetçi’ havada eylemlerdi bunların, ikisi de ‘çapulculuk’ olaylarıydı; kışkırtılmış kitleler birinde ‘komünist’ bir gazeteye ait matbaayı talan ettiler, diğerinde ise gayrı müslimlerin dükkân ve evlerini... Bu olaylardan yalnız bir tanesiyle ilgili bir tanıklık var elimizde. Muvazzaf hayatı neredeyse bütünüyle ‘özel harp’ saflarında geçmiş Org. Sabri Yirmibeşoğlu’nun dehşetengiz tanıklığı... Org. Yirmibeşoğlu, 1955 yılında meydana gelmiş o olayın, bir ‘özel harp operasyonu’ olduğunu ilân ediyor... Özel harp operasyonlarını araştıran gazeteci Fatih Güllapoğlu’na... Fatih Güllapoğlu, Org. Sabri Yirmibeşoğlu ile arasında geçen mükâlemeyi, ‘Tanksız Topsuz Harekât’ (Tekin Yayınevi) adlı kitabında (s. 104) aktarıyor. Okuyalım: Sabri Yirmibeşoğlu: "-Sonra 6/7 Eylül olaylarını ele alırsak..." / Fatih Güllapoğlu: "-Pardon Paşam, pek anlayamadım. 6/7 Eylül olayları mı?" / SY: "-Tabii...6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. (Paşa bunları söylerken benden de soğuk terler boşandı) Sorarım size? Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?" / FG: "-E, evet Paşam !” Mükâlemeyi okuyup tarihimize “6/7 Olayları” adıyla geçmiş eylemin aslında bir ‘özel harp operasyonu’ olduğunu öğrendiğinizde, “Acaba diğerleri de mi?” sorusu aklınıza gelmez mi? Sizlerin gelmese de benim aklıma geliyor işte. Aklıma gelen bir soru, mâni olamam, daha başka soruları da zihnime üşüştürür. Ardından her okuduğuma zihnime üşüşen sorulara cevap aramak üzere yaklaşırım... 1945 aralık ayında yaşanan Tan Matbaası baskını, CHP’den koparak DP’yi kuran bir grup ile Zekeriya-Sabiha Sertel’in başını çektiği Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde öğretim üyesi uzantıları da bulunan ‘solcular’ arasında işbirliği arayışını sona erdirmişti. Bu ikilinin bir başka alışılmadık müttefiki daha vardı: İsmet İnönü tarafından emekliye sevkedilmiş tarihî ağırlığa sahip Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak... Tan Matbaası baskını sadece bir gazeteyi yayımlanamaz hale getirmekle kalmadı, bu işbirliğini de berhava etti. Orhan Birgit, Tan Matbaası baskınına, ‘kışkırtıcı’ bir konuşmaya kanan birinci sınıf öğrencisi bir üniversiteli olarak katıldığını söylüyor. 6/7 Eylül olayında aktif Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin 2. başkanıydı Orhan Birgit ve bu sebeple yargılandı da; öğrencilik dönemini çoktan geride bıraktığı o günlerdeki mâsumiyetini ise Sıkıyönetim Mahkemesi tutanağı ve dönemin Sıkıyönetim komutanının tanıklığıyla beyan ediyor... İki kez benzer olaylarda adının geçmesi, adı geçen kişi için akıl almaz bir tesadüf olabilir gerçekten. Bazı insanlar çok meraklıdır ve bazen önünü arkasını pek düşünmeden olayların içine düşebilirler. Orhan Birgit de o tiplerden olabilir tabii. İleri yıllarda artık farklı bir kimliğin sahibidir Orhan Birgit; gazeteci olmuştur. Gazetecilik ise farklı bir merak gerektirir. Org. Yirmibeşoğlu’nun “Muhteşem bir özel harp operasyonu idi” dediği eyleme de, Tan Matbaası baskınına da bir ‘gazeteci’ gözüyle yeniden bakmasını beklemez misiniz? Ben beklerim. Hiç değilse bana cevap verirken... Ancak, ağzına yakışmayan küfürleri okurken bu merakın asgarisini bulamadım, ne yazık ki... Olaylara katılanların önü sonradan ‘muhteşem’ bir biçimde açıldı. 6/7 Eylül’ü başlatan Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba koymuş genç Türkiye’ye kaçtı ve valiliğe kadar yükseldi. Haberi yazan AA muhabirinin eşi BM’de protokol genel müdürü oldu. Haberi ‘ekstra’ baskıyla ülkeye duyuran gazeteci uluslararası bir haber ajansı sahibi haline geldi. Gazetenin sahibi DP’den milletvekili seçildi. Tan Matbaası baskınını ‘seyrettiği’ bilinenlerden biri başbakan ve cumhurbaşkanı, ikisi ise CHP’den milletvekili ve bakan oldu. Benim için ilginç ayrıntılar bunlar. Konuya benzer açıdan yaklaşan Can Dündar, Milliyet’te, Tan baskınını izlediğini öğrendiği yeni bir ismi de duyurdu geçen gün: Cumhuriyet yöneticisi İlhan Selçuk... “Ben yürüdüm, ama binaya gitmedim, Tan'ı yağmalayanların bazıları da sonradan DP milletvekili oldu” demiş İlhan Bey. Benden bu kadar...
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |