Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Türkiye'nin küçük/lük/le imtihanı
Gerek medya diline gerekse resmi söyleme hakim olan Türkiye'nin adeta her alanda rakibi olduğu hissettirilen ülkeler vardır. Rakibimiz bu ülkelerin cüssesi ile kendimizi algılayışım arasındaki tezat çok erken yaşlardan itibaren, bir türlü rasyonel izahını bulamadığım sorulardan biri olarak kafama takılı kalmıştır. Bu rakip-düşman ülke/leri yıllardır geçmeye çalışır, kimi zamanda yenmek için tüm milli öfkemizi biriktiririz. Verilen ekonomik gelişme raporlarından Amerikan yardımlarındaki pay oranına kadar her alanda rakip gösterilen bu ülkelerle rekabet şartlarımızın rasyonalitesini kavramakta hâlâ zorlandığımı itiraf etmeliyim. Ülkelerin büyüklüğü kendine kıyas kabul ettiği, yarıştığı rakibiyle ölçülür. Gerek intelijansiyamızda gerekse avam düzeyinde çevremizde ve içimizde olup bitenlere karşı geliştirdiğimiz sağlıksız tepkilerde bu 'küçük/lük/le rekabet' ettirilme fenomenin azımsanamayacak payı olduğunu düşünürüm. Tarihi inkarla başlayan hafızasızlık küçük rakiplerle çevrili sığ bir dünya algısıyla malul hale gelmiş bir toplum ortaya çıkardı. Osmanlı'nın siyasi olarak haritadan silinmesinden itibaren aynı zamanda dünya denkleminde bir güç olmaktan da çıkarıldık. Siyasi ve askeri olarak denklemde belirleyici olmasak bile zihnen, kültürel olarak ve de potansiyel olarak denkleme müdahil olma tehlikesini barındırdığımızın birileri farkındaydı. Bu anlamda Türkiye hep küçük/lük/lerle yarıştırıldı. Ufku Yunanistan rekabetiyle sınırlı bir dünya algısına sahip nesiller yetiştirildi. Avrupa takımlarına karşı, mesela futbol maçında elde edilen bir galibiyetin hem aşağılık kompleksinin hem de sağlıksız bir öfkenin bir arada nasıl besleneceğinin, bu zıt duyguların adeta vandallaşarak nasıl tezahür edeceğinin göstergesi olarak ibretle izledik, izliyoruz… Yunanistan rekabeti uzun yıllar Türk dış politikasının stratejik yönelimini belirledi. Sanattan ekonomiye, siyasetten silahlanma yarışına kadar hemen her alanda Türkiye Yunanistan'la yarıştırıldı. Yunanistan Türkiye'nin ezeli rakibi/düşmanı gösterildi. İmparatorluk mirasçısı bir ülkenin stratejik vizyonunun Yunanistan gibi bir zamanlar yönettiği bir ülkeyle sınırlı olması gibi bir garabeti yaşadık. Dünya sistemi içinde bir iddia sahibi olmayı yitirdiğimiz gibi yarışa koşulduğumuz rakiplerimizle adeta terbiye edildik. Nesillerin dünya algısı bu küçük rakiplerle şekillendi. Ya da hayali bir büyüklük tutkusuyla şovenizme takıldı. Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinde yol haritasını belirleyecek Çerçeve Belgesi'nin taslak metnine göz atmam, Türkiye'nin kendisine icbar edilen 'küçük/lük/le imtihan'ında yeni bir aşamaya geldiğini hatırlattı ister istemez. 'Medeniyet algımızda paradigma değişimi' anlamına gelen AB konusundaki tüm itirazlarım bir yana, reel politik anlamda, bizi, Türkiye'nin birinci sınıf bir klübe üye olacağı gerekçesiyle ikna etmeye çalışanların burada da benzer küçüklük imtihanından geçirmeleri şaşırtıcı değil. AB çerçeve taslak metninde, nasıl olmuşsa AB sevdalılarını rahatsız eden bazı maddelerin, muhataplarının kim olduğu düşünülürse, alıp almayacakları daha belli olmayan bir klüpte bile; ortaklığın en alt düzey unsurlarının onayına mahkûm edilmesi uzun vadede yeni toplumsal travmaların yaşanmasına neden olabilir. Her türlü gelecek umudunun AB'ye endekslenmesi gibi tuhaf bir kendine güvensizlikle "yaralı bilinç" topluluğuna dönüşen toplumun, sadece Kıbrıs Rumlarının şantajlarıyla aşağılanması sürecinin işaretlerini vermesi, AB'ye girip girmemekten daha önemli hale gelmektedir. Metne eklenen ve siyasi olarak tek taraflı bir teslimiyeti dayatan maddelerin işaret ettiği ipoteğin Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar üzerinden yapılması Türklere, üyelik aşamasında bile, Avrupa'nın zencileri olduklarını hatırlatmaya matuftur. Ne tarihte ne günümüzde medeniyet değerinden nasibini almamış bir topluluk söz konusuymuş gibi, evrensel değerler adı altında AB normlarını şöyle ya da böyle benimseyerek "adam olma süreci"ne girdiğimizi savunanların, ucu açık müzakere sürecinin toplumsal bilincimizdeki muhtemel etkilerini önemsemedikleri belli. Oysa bu toplumun küçük/lük/le imtihan edilmeye ne kadar tahammülü olabilir?
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |