Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Teknoloji
meraklıları için...
Yazarınızın son mâzereti de elinden gitti; artık uçaklarda da internete bağlanılabiliyor... Bir hafta boyu Washington ve New York'tan yazdım; ABD ile Türkiye arasında koca bir okyanus ve saat farkı var ya, dönüşün uzunluğunu salı yazısını kaytarma mâzereti olarak kullanırım diye düşlüyordum. Lufthansa'nın yeni sefere soktuğu uçağında beni hayatımın sürprizi bekliyormuş meğer: İnternet bağlantısı... Kaptan pilot, ağzının kulaklarına vardığını hoparlörden belli edercesine, "Dünyada ilk, bizde" diye ilân etti bu yeniliği... İnanmadınız, değil mi? Ne yalan söyleyeyim yıllar önce, galiba 1990'da, uçaktan ilk faksı gönderdiğimde de olan bitene kolay inanamamıştım. İnanın: Uçakta internete kablosuz girip e-postaları almak da, değişik sitelerde dolaşmak da artık mümkün... Hem de, yerdeki hızla ve kolaylıkla... Okyanus boyunca kullandığınız taktirde bu hizmete 30 dolar ödemeniz gerekiyor... Pahalı, ama her yeni başlayan teknolojik hizmet biraz pahalı oluyor, sonra zaman içerisinde ucuzlayıp bazen bedava hale de gelebiliyor. Uçakta internete 'kablosuz' yoldan bağlanılabiliyor ya, rekabet, havayollarını bu hizmeti de bedava vermeye zorlayacaktır. Teknolojide az zamanda büyük mesafeler kaydediliyor. Yıllardır bilgisayar odaklı yabancı dergileri izlemeye çalışırım, şu sıralarda o dergilerden yüzüme sırıtan güvene daha önce rastlamamıştım. Artık her türlü yeniliğin imkân dahilinde olduğunu düşünüyor bilgisayar teknolojisiyle ilgilenenler; bana olağanüstü gelen pek çok âlet ve edevâtı o kadar rahat anlatıyorlar ki, size aktarmakta zorlanırıım. ABD'de şu sıralarda 'ipod' çılgınlığı yaşanıyor. Bilen biliyor, 'ipod', 2002 yılından beri kullanımda olan bir cihaz. İçine kapasitesine göre yüzlerce, hatta binlerce şarkıyı yüklüyor, sonra da istediğinizi kulaklığından dinleyebiliyorsunuz. Çok net geliyor ses, dinlerken orkestra karşısındaymışcasına keyif alıyorsunuz... Buluşun sahibi 'Apple' firması, şimdilerde, 'ipod nano' adıyla cihazın küçücük modelini çıkardı; millet mağazaların önünde kuyruk... Herhalde 'yok satma' bir satış stratejisi; çünkü ya istediğiniz kapasitesini (iki modeli var, 2 ve 4 GB), ya da rengini (siyah veya beyaz) bulamıyorsunuz... Firmanın acelesi olduğu anlaşılıyor; çünkü rakipleri gelişmişini daha ucuza çıkartma hazırlığı içerisindeler. 'ipod' ile yakaladığı imkânı elinden kaçırmadan 'nano' modeliyle kazancını takviye etmeye çalışıyor 'Apple'... Bu işin meraklıları 'flash drive' denilen küçücük belleklerden haberdardır. Bir bilgisayardan diğerine bilgi taşımak için üstüne yok. İlk çıktığında az kapasitelisi bile 100 doların üzerindeydi, şimdi 1 GB kapasitelisi o fiyattan ucuz. Anladığım kadarıyla, firmalar, bu yılın sonuna kalmadan çok daha hacimli bilgileri depolayabilecek küçük bellekler üretecekler. Bir yayında, ne kadar hacimli olursa olsun arşivimizi yükleyebileceğimiz 'flash drive' çıkacağını okudum... Özellikle arşivini elektronik ortamda tutan ve başına bir şey gelmesini istemeyenler için bu önemli bir haber. Dizüstü bilgisayarımda tuttuğum arşivimi, ne olur ne olmaz diye, CD'lere yükleyip durdum; CD çoğaldı, DVD'ler üzerine kaydettim. O kadar DVD'yi yanımda taşıyamam ya, bu defa bir de hâricî hard disk alıp ona yükledim. "Bu kadarı olmaz" deseniz de ihtiyatımı sizinle paylaşacağım: Bütün o tedbirlere ek olarak, arşivimin bütünü, yanımdan ayırmadığım kapasitesi çok yüksek 'ipod' cihazımda da yüklü... Geçenlerde cep telefonumun çalındığı haberini sizinle paylaşmıştım; o günden beri zihnimde şu soruyu taşıyorum: "Ya dizüstü bilgisayarımın başına da aynı şey gelirse?" Aldığım bazı güvenlik tedbirleri var elbette; ama yine de ona bir başkasının el sürmesini, sürse de kendisinden yararlanmasını hiç istemem... Acaba çare ne? Yazmama mâzeretim elimden gitmiş, yazıyı da bu seyahatte karşılaştığım son teknolojik gelişmelerden haberdar etme üzerine kurmuşum; bir dergide dizüstü bilgisayarlar için en son güvenlik tedbiriyle karşılaştım: Parmak izi okuyucu... Pek çok üretici, müşterilerin talebi üzerine, yeni ürünlerine bu kolaylığı da eklemeye başlamış. Dizüstü bilgisayarınız sizin parmak izinizden başkasına kendini teslim etmiyor... Çalınsa, ya da bir meraklısının eline geçse, o kişinin bütün yapabileceği, kapağını açıp ekrana aptal aptal bakmaktan ibaret... Bir de giderek yaygınlaşan bilgisayardan bilgisayara bedava ve bilgisayardan telefona bedavaya yakın ucuzlukta konuşma hizmeti (Skype.com) var. Hatta, internet üzerinden sağlanan bu hizmetin özel telefon cihazını da üretmişler. Ancak henüz şahsen denemediğim için sadece duyurmakla yetiniyorum. Ben duyana kadar bu kolaylığı sağlayan programı üreten iki İskandinav genç haklarını bir büyük firmaya 3 milyar dolara devretmişler bile... Bu yazıyı size uçakta yazdım, yere inmeden de göndereceğim.
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |