Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
PKK'nın sonu Türkiye'ye
kurulan yeni bir tuzak mı?
Irak'ta denetimi elinde tutan Amerika'nın PKK'yı himaye ettiği, koruduğu ve Türkiye'ye karşı bir "kart" olarak kullandığı konusunda şüphesi olan var mı? İran'a karşı Halkın Mücahitleri Örgütü'nü kullandığı gibi. İran'daki Kürt grupları Irak'ta toplayıp talimatlar verdiği gibi. Suriye'deki Kürt kökenlileri provoke ettiği, örgütlediği gibi... ABD yönetiminin, askeri ve siyasi çevrelerinin ve "sivil girişimciler"inin ortaklığında yürütülen etnik çatışma senaryolarının, devlet-PKK savaşını halk çatışmasına dönüştürme, böylece Türkiye'nin enerjisini içeride tüketme, direncini kırma ardından da hedef koridorlar üzerinden çözülme senaryosunu uygulama arzusu da artık bilinmeyen bir şey değil. Türkiye'nin, karşı karşıya bulunduğu sorunu, sadece PKK, sadece güvenlik, sadece terör gibi dar alana hapsetmesi, sağlıklı bir bakış açısı değil. Dar anlamda güvenlik sorunlarına karşı geliştirilecek dar kapsamlı güvenlik stratejileri, sorunu çözmeyecek daha da karmaşık hale getirecek. Türkiye ile ABD arasındaki PKK pazarlığı işte böyle bir sağlıksız temel üzerinde seyrediyor. Kendi iç güvenliğini, Irak'ın geleceğini, komşularıyla ilişkilerini ve genel anlamda Ortadoğu'ya ilişkin vizyonunun PKK ve terörle sınırlı tutması, Türkiye'nin ufkunu daraltıyor. Bunun sonuçlarını daha şimdiden görmeye başladık. Çünkü Ankara bugünden Washington'ın Kürt Kartı'na esir olmuş durumda. Aynı kart hem ABD hem İngiltere hem de İsrail tarafından Türkiye'ye karşı kullanılıyor ve son dönem Türk dış politikası bu zorunluluğa göre şekilleniyor. İsrail'in Kuzey Irak'taki etkinliği bir zamanlar Türkiye'yi ayağa kaldırmıştı. Şimdi kimse bundan söz etmiyor. Sanki böyle bir şey yokmuş ya da ortadan kalkmış gibi. Türkiye Irak'la ilgili hiçbir inisiyatif geliştiremiyor. Tel Afer'deki gibi trajedilere karşı bir söz bile söyleyemiyor. Irak'taki etnik ve mezhep eksenli iç savaşa karşı sesini yükseltemiyor. PKK Kandil Dağı'ndan indirilsin talebini bile yüksek sesle dile getiremiyor. PKK üzerinden yürütülen Kürt kartı, Güneydoğu'da, Doğu Anadolu'da, Karadeniz'de, Marmara ve Ege bölgesinde yaşananlara karşı da Ankara'nın sesini soluğunu kesti. Birlik çağrıları, terörle mücadele nutukları boşluğa savrulan sözlerden başka bir anlam taşımıyor. Mersin Limanı'nda yaşananları, İskenderun limanında yaşananları, bu iki bölgenin Türkiye'nin geleceğinde üsleneceği yıkıcı rolü kimse görmüyor. Kuzey Irak'tan Doğu Akdeniz'e açılacak koridor için ne tür uygulamalar var, Karadeniz'e açılacak koridor için hangi bölgelerde toplumsal kaos tezgahlanacak, Hazar'a nasıl ulaşılacak? ABD askerlerinin merkez alacağı Kuzey Irak, sadece Kürt devleti olarak mı Ortadoğu'nun geleceğinde rol oynayacak yoksa Türkiye, İran ve Suriye'deki 'rejim değişikliği' sonrası oluşturulacak yeni haritaların uygulama merkezi mi olacak? Türkiye, bu meselenin sadece Kürt meselesi olmadığının farkına varamadı henüz. Sadece terör ve PKK meselesi olmadığını göremedi. Bunun Büyük Ortadoğu meselesi olduğunu, bu büyük harita değişikliğinden en ağır yarayı Türkiye'nin alacağını da. Irak'ta, Kuzey Irak'ta birkaç şirketin kazanacağı dolarlara endekslenen bir Ortadoğu vizyonuna sahibiz. Romantik hayallerle beslenen bir Ortadoğu vizyonu. Gerçeklerden uzak, rüzgar ne yöne savurursa oraya sürükleniyoruz. Ankara, bölge ile ilgili bütün beklentilerini, endişelerini, korkularını PKK pazarlığına endeksledi. Sadece İsrail'in "Kürt kartı" ile neler elde ettiğine bakın: Türkiye İran ve Suriye ile geliştirdiği güvenlik inisiyatifinden uzaklaşıyor. Dış politikasını yeniden ABD'deki Yahudi lobilerinin inisiyatifine bırakıyor. Bu nedenle İsrail'le her türlü işbirliğini yeniden canlandırıyor. Sadece kendisi değil, Müslüman ülkeleri de İsrail'le barıştırma görevini üslendi. Barış nutuklarını geçin, bu, Türkiye'ye verilen bir görev ve zorunlu olarak bunu yapacak. Türk-İsrail askeri işbirliği yeniden güç kazanıyor. Bir süredir İsrail savaş uçaklarına kapatılan Türk hava sahası yeniden açılıyor. Bizler de, Türkiye yeni bir Ortadoğu, yeni bir açılım stratejisi geliştirdi sanıyoruz. Hepsinin temelinde 'Kürt kartı'na endekslenen bir zorunluluk var. Türkiye'yi yönetenler hala "ABD Abdullah Öcalan'ı bize neden teslim etti" sorusunun cevabını arıyor. Bu soruyu cevaplandırmadan yapılan PKK pazarlığının nereye varacağını da kestiremiyorlar. Evet, ABD PKK'yı himaye ediyor, Anadolu'daki etnik çözülme için şu an kullanıyor. Ama çok kolay tasfiye eder, edecektir de… O zaman da Türkiye'den bakın daha neler koparacaklar. Oysa ABD Türkiye için bunu yapmayacak, kendi planları için yapacak. Yeni Ortadoğu projeleri için yapacak. 1991'den beri Kürt meselesinin Kuzey Irak üzerinden yürüten ABD, artık Türkiye'deki Kürtler konusunda da söz sahibi tek güç haline geliyor. Avrupa bölgeden dışlandı. Avrupa artık PKK'ya destek veremez. Avrupa Kürt konusunda denklem dışına itildi. ABD-İngiltere-İsrail eksenini atacağı tek bir adım kaldı: PKK'yı Türkiye'nin isteğiyle uyumlu biçimde tasfiye etmek. Kürt meselesinin yerleşip yıllarca kalacağı Kuzey Irak'tan yönetmek. Türkiye o zaman ne yapacak? Bunun cevabı yok. Bunun cevabını Ankara'da kim biliyor? O zaman Kuzey Irak'tan Türkiye'ye, Karadeniz kıyılarına kadar yayılacak saldırıya karşı Ankara ne yapacak? Hiçbir şey... Kuzey Irak'a müdahale gücü olsa bile edemeyecek. Çünkü PKK o zaman Kandil Dağı'nda olmayacak. Türkiye'nin hiçbir gerekçesi kalmayacak. Çünkü o zaman Kuzey Irak'ta kurulan ve Türkiye'ye doğru yayılan yönetim doğrudan Amerikan ordusunun kontrolünde olacak. Barzani'nin bir işaretiyle Sivas'a kadar bir çok bölge karışabilecek. Bugün bu süreç işletiliyor ve işler yolunda ilerliyor. PKK'yı devreden çıkarıp Kürtlerin kaderini Barzani'nin elinde toplama stratejisi. Kim bilir, belki de Türkiye'de birileri özellikle bunun için çaba harcıyordur. Ama Birinci Körfez Savaşı'ndan bu yana yapılan hatalar zincirini yeni bir halka ekleniyor. Yakında "ABD PKK'yı niye tasfiye etti bir türlü anlayamadık" diyenler bile çıkacak bu ülkede. Şimdiden "günaydın" diyelim.
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |