Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Alman seçimleri üzerine
FRANKFURT- Alman seçimlerinin sonucu insanın aklına o Sezen Aksu şarkısını getiriyor: "Hadi bakalım, kolay gelsin; bir acayip zor yarış..." Seçimin bitmesi yarışın yeni başladığı gerçeğini değiştirmiyor; Almanlar, esas sıkıntıyı, hükümet kurana kadar geçecek sürede, hatta hükümet kurulduktan sonra yaşayacaklar... Alman seçmeni yakın zaman öncesine kadar Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Şansölye Gerhard Schröder'den vazgeçmişe benziyordu. Yedi yıl bir iktidar için bıkkınlık verecek kadar uzun bir süre... Schröder büyük vaadlerle ve yeniden yapılanma sözü vererek işbaşına geldi, ama sözünde durmayı başaramadı... Alman seçmeni, Doğu Alman kökenli bir kadını işbaşına getirmiş Hıristiyan Demokratları (CDU) denemeye kararlı görünüyordu. Olmadı. Alman toplumu eşit büyüklükte üç parçaya bölündü bu seçimde. Yüzde 35 kadarı evet CDU'ya verdi oyunu, ama bir o kadarı da (yüzde 34) SPD'ye akıttı oyunu. Geri kalan da hemen hemen eşit oranlarda üç küçük parti arasında paylaşıldı. Son güne 'kararsız' giren seçmen, beklendiği gibi ağırlıklı olarak Hıristiyan Demokratları tercihten yana kullanmadı oyunu. Gariptir, ama CDU'nun başkanının kadın ve Doğu Alman kökenli olması partinin aleyhine çalıştı. Alman seçmenin küçümsenmeyecek bir bölümü "Başbakanın kadın olması için vakit henüz erken" diye düşündü. Gençliğini komünist rejim altında geçirmiş birini hükümetin başında görmeyi kendine yediremeyenler olduğu da anlaşılıyor. Angela Merkel bu yönlerini telâfi edebilecek güveni de veremedi seçmene... "Schröder ile yola devam" da diyemedi seçmen; oyunu üç eşit parçaya bölmesi bundan... Almanya'da sayıları 700 bini bulan Türk asıllı seçmen de, Merkel'in Türkiye karşıtı söyleminden olumsuz etkilendi; Schröder'in gönül alma amaçlı atılımları da etkili oldu Türkler üzerinde. Yabancı düşmanlığı konusunda duyarlı Almanlar da Merkel'in mâceracı söyleminden ürktüler. CDU liderinin karizma eksikliği, kalabalıklar karşısında tutukluğu da lehine çalışmadı. Pekâlâ değişebilirdi politik manzara, seçmen tereddüdüyle değişimi engelledi. "Şimdi ne olacak?" sorusunun cevabını vermek o kadar kolay değil. Soldaki üç parti (SPD, Yeşiller ve Sol Parti) birleşebilse CDU'yu dışarıda bırakan güçlü bir koalisyon kurulabilir; ancak hem Yeşiller yorgunluklarını bahane ediyorlar, hem de Sol Parti lideri Oscar Lafontain SPD lideriyle kanlı bıçaklı. CDU'nun Hür Demokratlarla birlikteliği ise yeterli çoğunluğu sağlayamıyor; yanına bir sol parti alması ise sorunlu. İstenen, en çok oyu almış iki partinin kuracağı bir büyük koalisyon. Ancak, oylar, iki partinin liderine de "Hükümeti kurmak benim hakkım" dedirtecek derecede yakın. Bu karmaşadan yakın zamanda bir hükümet çıkması gerçekten zor. Ayrıca, küçük de olsa bir bölgede on gün sonra seçim yapılacak, oradan çıkacak oylar şimdiki dengeyi değiştirebilir de... Partiler, küçük de olsa Dresden'de yapılacak seçimi önemseyip gözlerini oradan çıkacak sonuca dikeceklerdir. Bu da hükümet kurma çalışmalarını geciktirebilir. Bu durumun ilk fiili sonucu, seçimde beklediği başarıyı gösteremeyen Angela Merkel'in Türkiye takıntısını ikinci plana atma ihtiyacı duyması olabilir. 3 Ekim'de AB müzakere sürecinin başlamasını engelleyebilecek halde değil Merkel. Schröder ise Türkiye'ye ilgisini herhalde devam ettirecektir. Kısacası, belirsizliğin Türkiye açısından bir mahzuru yok. Washington'un "Almanya ve Fransa'da ABD yanlısı iktidarlar geliyor" tehdidi de böylece havada kalmış oldu. Ancak, dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden birinin politik çalkantı içine düşmesi başka dengeleri olumsuz etkileyebilir. Sezen Aksu iyi söylemiş: "Hadi bakalım, kolay gelsin..."
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |