AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
'12 Eylül hesaplaşmadan bitmez'

Bugün 12 Eylül'ün 25. yıldönümü. Birkaç gün önce de 6-7 Eylül utancının 50. yıldönümünü idrak ettik. Bunların ikisi de "milli utanç" olarak adlandırılabilecek olayların yıldönümleri.

6-7 Eylül utancı bu yıl iyi hatırlandı, hak ettiği ilgiyi gördü doğrusu... Bunu 50. yılın himmetine mi, yoksa ülkede bazı şeylerin artık eskisi gibi olmadığının anlaşılmasına mı borçluyuz (benim işaretleyeceğim seçenek tabii ki ikincisidir) buna artık siz karar verin.

Bu iş, yani olayları doğru dürüst "hatırlama" işi çok önemli. Çok önemli, çünkü benim de sıklıkla hatırlattığım gibi "hatırlamadan büyümek" imkansız. Bir toplum "geçmişe sünger çekerek" ne kadar yetişkin olabilir ki? "Hafızası" delik deşik hale getirilmiş bir toplum romanından bilimine her alanda bugünü ve yarını üzerine ne derece yaratıcı olabilir ki? Bir toplumun (benim yine sıkça hatırlattığım gibi) "yeni hiçbir şey öğrenmeden ve kendisine belletilmiş hiçbir şeyi unutmadan" doğru yönde kaç adım atabilir ki?

12 Eylül söz konusu olduğunda -biraz da "Kronikçilik" hastalığından olacak!- benim en ağırıma giden husus "Türk medyası"nın tarihimizin bu sayılı "milli utancı" karşısında (hâlâ) takındığı gayri ciddi (yok yok bu hafif oldu, "bilinçsiz-iki yüzlü" dersek daha uygun kaçar!) tutumdur. Radikal İki'nin neredeyse tamamı 12 Eylül'ün değerlendirilmesine aıyrılmış son sayısında hatırlattığım bu hususa ilişkin Yıldırım Türker'in gerçekten yerinde bir tespiti var: Türker, Hürriyet'in "soft röportajcısı" Yener Süsoy'un arada bir tekrarlamaktan zevk aldığı "Kenan Evren röportajları"ndan bir bölüm aktardıktan sonra şöyle devam ediyor:

"Türkiye'nin en büyük gazetesinde 50'li yılların 'Yıldız' mecmuası diliyle yaptığı söyleşilerden birinde Yener Süsoy'un kanı paçasına işte böyle kaynıyordu. Süsoy ve kimi gazeteciler adet edinmiş, hemen her fırsatta soluğu emekli cunta generalinin villarından birinde alıyor, ona hayatı hakkında sorular soruyor, Türkiye'nin gidişatı konusunda fikirlerinden yararlanıyor. 650 bin kişinin gözaltına alındığı, 1 milyon 683 bin kişinin fişlendiği, 230 bin kişinin yargılandığı, 14 bin kişinin vatandaşlıktan çıkarıldığı, 30 bin kişinin zorunlu siyasi mülteci olduğu, işkence ve zulmün ayyuka çıktığı 12 Eylül cunta döneminin baş sorumlusu Kenan Evren'in keyfi yerinde."

Radikal İki'nin 12 Eylül dosyası içinde yer alan Taha Parla'nın yazısından da birkaç satır alacağım. "Bir ülkede siviller sivilleşmeden darbeler ve genel olarak militarizm birtaraf edilemez" diye söze başlayan Parla'nın bu fasıldan bir örnek olarak "Medyanın deyişiyle (ve aristokrasi düşkünlüğüyle) türk sanayiinin 'imparator'u dediği Koç, 'baron'u Eczacıbaşı, (harhalde) 'dük'ü diyeceği Sabancı gibi büyük sermaye her zaman darbeleri alkışlamışsa" diyerek ülke "burjuvazisi"ne işaret etmesi ne kadar yerindeydi. Parla'nın bu çerçevede 2007 /2008 yıllarına ilişkin "hayali"nden de bir iki satır aktaralım:

"Beş kişilik 12 Eylül 1980 cuntasının başı yargılanmış ve hüküm giymiş olup, kalan günlerini Ege balolarında değil, uygun bir cezaevinde geçirmektedir. (...) Keza cuntanın diğer üyeleri ve darbecilerle işbirliği yapan sivil siyasetçi ve yüksek yöneticiler. (...) Demirel bize artık 'gasp' ve yolsuzluk nedir ne değildir, Evren bize artık 'Plato' ne kadar esaslıdır bunları anlatmamaktadır. Çünkü basın artık onları müstehak oldukları yere koymuştur."

Bu tespit ve "hayalleri" aktarırken sanmayın ki "gözümüzü kin bürümüştür". Uzaktan yakından ilgisi yok... Mesele "kindar" olmak filan değil; mesele bu gibi durumlarda "unutma"nın zarar vermekten başka hiçbir işe yaramadığını unutmamaktır. Bu ülkede 25 yıl önce (yani daha "dün") 600 bini aşkın insan gözaltına alınmış ve bunların çoğunluğu işkence görmüş ise, "Hadi gelin helalleşelim, geçmişe sünger çekelim!" demek savunulabilecek görüş müdür? Tamam, belki şu sıralar sırası değil, şu sıralar başımızda başka dertler var ve toplum, adına çok genel olarak "hukuk terapisi" diyebileceğimiz bir terapiden geçmek için biraz daha bekleyebilir. Ama bir gün bu dosya muhakkak açılmalı ve hâlâ sürdürülen bu suskunluk ve "ihmal" mutlaka son bulmalıdır. Hatırlatmaya gerek yok herhalde: Tabii ki "hukuk dairesi" içinde...

Takvimi açıp bakacağım, bakalım eylül ayında başka bir "utanç yıldönümü" daha var mı?


12 Eylül 2005
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya
| Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık
| Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED