Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Yeni Türkiye ve tahmin edilebilir bir gelecek...
Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik görüşmelerinin başlatılması konusunda yaşanan bunalımı, başarılı bir "kriz yönetimi" ile rasyonel şekilde sonuçlandırmasını başaran Türkiye, içeride ve dışarıda geniş kesimlerden övgü almaya devam ediyor. Tam üyelik görüşmelerinin başlaması kararının alındığı 3 Ekim 2005 tarihinin Türkiye'nin tarih yürüyüşünde önemli bir dönüm noktası olduğunda asla şüphe yok. Belki de bu tarih bir milat olacaktır. Aslında 3 Ekim 2005 tarihi bir yandan yeni bir başlangıç, diğer yandan ise nerede ise yarım asra varan uzun bir yürüyüşün bir neticesidir. Başlangıçtır zira Türkiye kesin olarak AB ile her alanda bütünleşme yoluna girmiş ve bundan geriye dönüş söz konusu değildir. Bu yeni süreçte Türkiye her alanda yeniden ve Avrupa standartlarında örgütlenecektir. Standartlar, hedefler, ölçüler ve toplumsal hayatın temel normları yeniden oluşturulacaktır. Türkiye'nin bunlardan çok habersiz olduğu söylenemezse de bunları çok ciddiye aldığı söylenemez. Ama artık bundan sonra her alanda tahmin edilebilir ölçüler, normlar ve standartlar söz konusudur. Bazı gazetelerin "Yeni Türkiye" manşeti atmaları anlamsız değildir. 3 Ekim uzun bir sürecin sonucudur; zira Türkiye'nin Batıya yönelişi geleneksel Osmanlı sistemini modernleştirme (ıslahat) çabalarının başlatıldığı tarihlere kadar geriye götürülse de AB'nin temellerinin atıldığı 1950'li yıllar bu sürece dahil olmak için somut adımların atıldığı yıllar olmuştur. Temmuz 1958'de Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyelik müracaatını yapan Türkiye 1963'te imzaladığı Ankara Antlaşmasıyla ilişkilere çerçeve çizmiş ve uzun yürüyüşe çıkmıştır. Ondan dolayı 3 Ekim 1958'de atılan adımın sonucudur. Türkiye'nin AB ile görüşmeler sürecinde ciddi sıkıntılar yaşayacağını herkes tahmin edebiliyor. Bu sürecin uzun, zor ve sıkıntılı olacağı şimdiden belli. Fransa'nın Starsbourg şehrinde yayınlanan DNA gazetesinin 4 Ekim günkü nüshasında birinci sayfasında yayınladığı bir karikatür bu zorluğu çizgilerle gayet açık şekilde ortaya koşmuştur. Türkiye ve Avrupa Birliğini iki ayrı kule şeklinde sembolize eden karikatürist kuleler arasına gerdiği bir ip üzerinde yerleştirdiği cambazı Türkiye'yi temsilen göstermiş ve ip üzerinde cambazın dengede durabilmesi için hilal şeklinde bir sopayı eline vermiştir. İp üzerindeki Türkiye'yi temsil eden kişinin fesli olması Avrupa'nın Türkiye'yi gördüğü kimliği yansıtması bakımından anlamlıydı. Evet karikatürde gösterildiği gibi Türkiye'nin önünde ince, uzun ve zorlu bir süreç vardır. Hedefe varabilmesi için adeta cambazlık yapması ve ip üzerinde dengede durması gerekmektedir. 5 Ekim günkü Le Monde gazetesinde yayınlaman karikatür ise bir başka hususa dikkat çekmiştir. Le Monde'un çizeri AB'ni bir labiret şeklinde çizmiş ve Türkiye'yi bu labirentler arasında yol bulmaya çalışan bir kişi olarak resmetmiştir. Gerçekten de Türkiye bir labirentin önündedir ve önündeki engelleri birer birer kaldırarak hedefe varmak durumundadır. 3 Ekim 2005 tarihi Türkiye için yeni bir dönüm noktasıdır. Türkiye'nin Batıya doğru yürüyüşünde ve modernleşme tarihinde önemli bir aşama ve yeni bir merhaledir. Türkiye bundan böyle yeni bir yola girmiş olup toplumsal hayata ilişkin normları, standartları ve düzenlemeleri yeniden oluşturmak üzere start almıştır.
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |