Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Ramazan yürüyüşü
Bir Ramazan akşamı, belki Ramazan'ın ilk akşamı Ramazan'ın bir gurbet yaşantısı olduğunu fark etmeye başlarsın. Gündelik hayat ortadan çekilir ve oruçlu insan, kendi gündeliğinin içindeyken onun dışına düşmüş olur. Bu, söylemesi kolay, fakat anlaşılması zor bir duygu olmalı. Bir Ramazan akşamının alacakaranlığına doğru yürüyüşe çıkıyorum ve şöyle şeyler düşünüyorum: binlerce yıl önce de atalarımız oruç tutmuştu. Asr-ı Saadet'te de Allah'ın Resulü ve onun ashabı oruç tutmuşlardı. Şimdi, burada, dünyanın şu anda ayak bastığım bu noktasında, insan olarak onların neslinden gelen birisi, bir oruç arifesinde bulunuyor ve atalarının tuttuğu yolu ihyaya çalışıyor. Bu iş, burada, bir başına yapılıyor ve bunun kul olarak yeryüzünde hiçbir şahidi bulunmuyor. Ama sen, bir tek sen bunu biliyor ve bu işin bilincine varıyorsun. Ve böylece birdenbire, asırlar öncesinden Hz. İbrahim'le, Hz. Musa ile, Hz. İsa ile.. Son Peygamber ve onun ashabı ve bilhassa Hz. Ebubekir ile Hz. Ebu Zer Gıffari ile bir iletişim içinde bulunduğunu tahayyül ediyorsun. Bu duygunun bütün bir ömre bedel olduğunu fark ediyor ve bir cezbe titremesiyle mest oluyorsun.. bir yolculuk içinde bulunduğunu ve faniliğini, elle tutulurcasına idrak ediyorsun! Onların yolundan bir zerre de sana nispet edilse mutluluktan uçacaksın, dünyalar senin olacak. Dünyalar.. hayır, bu, burada olan, ayağının altında çiğnediğin şu kuru toprak parçasından ibaret sayılan dünya değil: o toprağın içine gözlenmiş cevher ve o cevherin bedeli de değil. Bu, başka bir dünya. Senin gerçek atandan işittiğin sesin içindeki anlamdır o: o ses, ne alınabilir, ne satılabilir. O yalnızca dinlenir ve anlamına nüfuz edilmeye çalışılır. İşte şunu söylüyor o ses (İmam-ı Gazali'nin hocası Ebubekir Nessac.. onun sesi): Soru şudur: "Dilediğimizin yüzünü neyle ve nasıl görmek mümkündür?" Cevap veriyor: "Sıdk, doğruluk gözüyle ve istek aynasında görebilirsin: Suyun tasavvuru susuzluğu gidermez. Ateşi düşünmek, ısıtmaz. Ve sadece istek davası, insanı dileğine ulaştırmaz. Bu mefhum varlık yanıp kül oluncaya ve gönül gözü yabancılara bakmaktan dönünceye kadar, can evi cananın ışığıyla aydınlanmaz. Çünkü ekilmiş yere tohum saçılmaz ve yazılı kâğıda yazı yazılmaz. Kendini her şeyden boşaltacak, sonra onunla dolduracaksın…" (Halkadan Pırıltılar, Necip Fazıl, bd Yayınları, s.210). Bu sözdeki iç içe anlam halkalarını bir tarafa bırak. Bu günü bir Ramazan günü olarak kabul et ve cümlenin sonunu benimsemeye çalış. Ne diyor o? "Kendini her şeyden boşaltacak, sonra onunla dolduracaksın!" Bu sözü, bir oruçlu nasıl anlamalıysa onu öyle anlamaya çalış. Ve Ramazan akşamının derinliklerine doğru yürüyüşünü sürdürmeye bak. Kendini her şeyden boşalta boşalta…
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |