Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Saray çevresinden bir zat, Behlüldane'ye, 'Huşu'nun ne olduğunu sorar. Behlüldane, adama "Birazdan öğrenirsin" der. Sonra, kardeşi Harun Reşid'e fısıldar. "Bir tuluğu ağzına kadar zeytinyağıyla doldurup şu adama verin. Birkaç asker ona refakat etsin. Şehri birlikte, elinde yağ tuluğuyla dolaşsınlar. Gönderirken de, 'Eğer şu tuluktan bir damla yağ dökülürse, halife seni idam ettirecek' diye sıkıca tembih edin." Harun Reşid, adamlarına söyler. Adamın eline dolu bir yağ tuluğu verip askerler eşliğinde şehri dolaştırırlar. Birkaç saat sonra, adam, saraya döner. Adamı, Behlüldane'nin yanına getirirler. Behlüldane, sorar: "Kaç saattir şehri dolaşıyorsun, anlat bakalım, neler gördün?" Adam, tuluktan hiç yağ dökmemiştir ama bitkindir, cevap verir: "Vallahi bir, kucağımdaki yağ tuluğundan başka bir şey görmedim." "Neden?" der Behlüldane. "Dicle üzerinde seyreden güzel sandalları, büyük büyük camileri görmedin mi? Filan sokakta, eşraftan birinin düğünü vardı, davullar, tamburalar çalıyordu, onu da mı görmedin?" "Ne düğünü efendim, ne camisi, ne Diclesi? Bana, yağdan bir damla dökersen Halife seni idam ettirecek dediler. Korkudan, gözümü yağdan ayırmadım.Hiç bir şey görmedim."
Behlüldane, o zaman adama, 'huşu'nun nasıl bir şey olduğunu anlatır: "İşte, böyle bir şeydir huşu. Allah'ın yüceliğinden başka, hiç bir şeyi aklına getirmeyeceksin. Dünya etrafına toplansa, sen, Rabbinin yüceliğinden başka hiç bir şeyi farketmeyeceksin."
|
|