Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Teşekkürler El Kaide!..
El Kaide Türk dış politikasının önünü açıyor desem... El Kaide, ABD'nin küresel istilasının ve bölgemize yönelik saldırganlığının dozunu belirliyor desem... El Kaide Avrupa Birliği'nin genişleme perspektifi üzerinde derin izler bırakıyor desem... El Kaide, Türkiye ile AB arasındaki ortaklığı pekiştiriyor desem. Yanlış olur mu? Olmaz. El Kaide komplosunun ya da El Kaide tehdidinin bütün bunlar üzerinde çok derin etkileri var. 11 Eylül saldırıları sonrası, ABD, AB, Asyalı güçler ve Türkiye gibi bölgesel güçlerin birbirleriyle, çevreleriyle ilişkileri, küresel ölçekli kamplaşmalar El Kaide kod adıyla beslenen, büyütülen tehdit üzerinden şekilleniyor. ABD, El Kaide ve terör tehdidiyle tek yanlı bir dünya düzeni inşa etmeye başladı. Ülkeler işgal ediliyor, ülkeler parçalanıyor, sınırlar değiştiriliyor, birlikte yaşayan toplumlar parçalanıyor, yeni ülkeler, toplumlar oluşturuluyor. İslam dünyasının siyasi haritası yeniden çizilirken, etnik ve mezhep eksenli çizgiler kalınlaştırılıyor, derin ayrışmalar tezgahlanıyor, bu karmaşanın ortaya çıkardığı puslu havada bölgenin kaynakları yağmalanıyor, yeni kazançlarla ABD'nin refah düzeyi ayakta tutulmaya çalışılıyor. Avrupa Birliği, terör, güvenlik paranoyası ve medeniyetler çatışmasının yönettiği sürece Arap/İslam dünyası ile farklı bir diyalog sloganı üzerinden yakınlaşmaya çalışıyor. 11 Eylül sonrası ABD'nin saldırgan tutumu, Ortadoğu'da bir çok devleti Avrupa'ya yakınlaştırdı. Üstelik bu rejimlerle, Soğuk Savaş dönemi boyunca ABD'nin askeri ve siyasi desteğiyle iktidarda kalabilmişlerdi. ABD'nin hedef listesinde bulunan İran ve Suriye'ye yakın dururken, Rusya ile derin ekonomik ve siyasi işbirliğine girerken Türkiye'ye yoğun ilgi göstermeye başladı. Türkiye'nin Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar/Orta Asya'da ABD/İngiliz tezlerine göre şekillenen dış politikası üzerinde etkinliğini artırma yoluna gitti. Yıllardır AB üyelik sürecini kenarda tuttuğu Türkiye'ye yönelik tedirgin tutumunu bir kenara itip, sözü edilen bölgelerde ortaklık inşasını öne aldı. Türkiye-AB ilişkilerinin 11 Eylül'den sonra aşırı hareketlenmesinin nedeni bu. Avrupa genişlemesinin tetikleyen de ABD'nin terör bahanesiyle aşırı yayılma stratejisi. Yani El Kaide söylemi. AB'nin en kapsamlı dış politika tezinin Doğu Akdeniz/Ortadoğu merkezli olmasının nedeni bu. Bu açılımların karşılığı olarak Arap dünyası nefesini tutmuş Türkiye ile AB arasındaki pazarlıkları izliyor, ABD tehditlerine karşı bunun yeni bir açılım olup olamayacağını tartışıyor. 11 Eylül sonrası Arap sermayesi ABD'den çekiliyor. Arap siyaseti Avrupa'ya, Asya'ya yöneliyor. Arap dünyası Avrupa'nın merkez ülkeleriyle savunma alanlarında yoğun işbirliğine giriyor. Çünkü Arap rejimleri için ABD'nin desteği ve koruması artık gelecek vaat etmiyor. Suudi Arabistan'dan Kuveyt'e kadar Arap ülkeleri Fransa ile Rusya ile savunma anlaşmaları yapıyor. AB ile Rusya arasındaki yakınlaşmaya yatırım yaptı. Şimdi ise Arap sermayesi, siyaseti, güvenliği Türkiye-AB ortaklığına yatırım yapıyor. Irak işgaline mesafeli duran merkez Avrupa ülkeleri ile İslam dünyası arasındaki yakınlaşmanın lokomotifi de Türkiye. Türkiye, 11 Eylül sonrası dış politika perspektifine küresel terör ve güvenlik paranoyasına endeksledi. Yani El Kaide tehdidine karşı kendini panzehir olarak pazarladı. ABD patentli medeniyet çatışması tezine kendine yeni bir stratejik değer tanımlaması yaptı. Radikal İslam, İslam terörü, Batı medeniyetini hedef alan saldırılar, Batı-İslam çatışması gibi söylemleri en elverişli şekilde kullandı. Güvenlik stratejilerinin belirlediği 21. yüzyıl dünya düzeni için bu değerlendirmenin piyasa değeri çok yüksek. El Kaide her saldırdığında Türkiye'nin piyasa değeri daha da yükseldi. Zerkavi her saldırdığında Türkiye'nin stratejik değeri daha da arttı. Batı'nın hayat standardına karşı hissedilen her tehdit, Türkiye tarafından siyasi kazanca dönüştürüldü. Bu tehditler olmasaydı Türkiye'ye Avrupa kapıları açılacak mıydı? Hayır. Kırk yıldır sürüncemede bırakılan AB üyelik süreci belki kırk yıl daha sürüncemede bırakılacaktı. Avrupa kapılarını açan El Kaide oldu, Zerkavi oldu. Bir yönüyle Türkiye'ye AB üyeliğini El Kaide hediye etti. İslam dünyası şimdi Türkiye üzerinden yeni bir gelecek satın alıyor. İslam tehdidine karşı kendilerini korumaya çalışan yolsuz rejimler yeniden hayat bulma şansı yakaladı. Bu nedenle Türkiye'nin üyeliğine yoğun destek veriliyor. Türkiye'ye yönelen Arap sermayesi hem kazançlı bir alana yatırım yapıyor hem de varolan rejimler için bir umut kapısı açan üyelik sürecini ödüllendiriyor. Gerçekten Türkiye, konjonktürü iyi izleyip bunu siyasi ve ekonomik kazanca dönüştürme başarısı mı gösterdi yoksa verilen rolü mü oynadı? Burası tartışılmalı. Amerika, Avrupa Birliği, Türkiye ve bölgedeki rejimler için yeni fırsat kapıları açan El Kaide tehdidi gerçek mi? Yoksa bir tiyatro mu oynanıyor? Hepsi birer yanılsama mı? Şimdilik terör tehdidi bölgesel ve küresel projelerin en güçlü motivasyonu. Türkiye'nin üyeliği de siyasal bir proje. Sanıldığı gibi medeniyetler çatışmasını önlemeye yönelik bir arayış değil. Bazılarının sandığı gibi medeniyet eksenli bir proje değil, Avrupa'nın başka medeniyetlerle iç içe yaşama arzusunun yansıması değil. Ama olsun, şu ana kadar bütün siyasal projelerde olduğu gibi, Türkiye'nin AB üyeliğinde de en güçlü motivasyon El Kaide, El Kaide'nin temsil ettiği zihniyet oldu. Türk dış politikasının stratejik kozu El Kaide ve iyi kazanç getiriyor. El Kaide tehdidi, Türk dış politikasının da ekonomisinin de önünü açıyor. Teşekkürler El Kaide... Teşekkürler Zerkavi…
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |