T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 13 ARALIK 2005 SALI | ||
|
Zamanı fuarlara, çok baskılı kitapların çıkış tarihine denk getirilerek tartışılan "Edebiyat metalaşıyor mu", "Ucuza gelen edebiyat, okuyanı bir yere götürür mü?", "Az kalorili ürünlere, edebiyat demek mümkün mü?" konularının tedavül tarihiyle yaşıt, kadınların erkeklerden çok okuduğu yargısı da edebiyat çevrelerinde. Hem İclal Aydın'ın "gamzeli röportajını" teyid, hem yeni kitabını takdim mülakatında Tuna Kiremitçi'nin, "sizi en çok kadınlar okuyor" tesbitine cıvıl cıvıl memnuniyetle mukabele edişi, kadınlarca beğenilmesine, uçarı bir dille olumlama getirmesi ise, durumun yazar cephesini açık ediyordu. Hal-gidişat memnuniyeti tavandaydı, saklamaya ne hacet vardı. "Kadınlar erkeklerden çok okuyor" yargısı tartışmaya açık olmakla birlikte, kadınların okuduğu bilgisi doğru. Modernizm iletilerinin içselleştirilmesinin ardından, hayata damar damar, yol yol sızan, "TV izlemeyelim, çocuğa okuma kültürü aşılayalım", "Aman iletişim kuralım" türü modern hayat stilinin, o yapay estetik dayatma metodları, kadın üzerinden yürüyor uzun süredir. Marketlerde 'her keseye uygun' kitapların fitleştirici gevreklerin, hazır gıda ürünlerinin yanıbaşındaki raflarda bulunması tesadüfi değil. Kitap okuma eyleminin, içeriğinden soyutlanarak yükseğe çıkarılmasıyla, dolaşım gücü arttıkça anlamı zayıflayan, satmaya oynadıkça alanı daralan edebiyat, metropolde ancak marka bilinciyle varolan kadının sezgi, duyarlılık ve romantizm ritüeline sıkışmış durumda. Sebep-sonuç ilişkisi uyarınca tersi de yanlış değil. Satış yolunun, kadının varoluşunu borçlu olduğu ve dünyaya ilişme, kendini tanıma biçimini ortaya koyan sezgi, duyarlılık ve dikkat sacayağından geçtiğini bilen edebiyatın, kadının romantizm-modernizm yoğrulmasıyla oluşmuş marka merakını, incelikli manevralarla kışkırtarak satış yaptığı gerçeği de yani. Vaad edilen içsel yolculuğun türü, serüvenin tarzı ve kadının tercihi, "tavlama" yöntemlerinde yordam belirlemeye yardımcı oluyor. Ve kültürel mit haline dönüşmüş olmasına rağmen, içeriğinden istifa etmiş okuma eylemi ise, cazibesi kırılganlığında saklı, duygusal, bir o kadar da basitlikle kurgulanan bir edebiyat ve yeni moda bir yazar modeli çıkarıyor. Uçucu yazıları, hafif ruhları ve "iyi aile çocuğu" yüzleriyle, yeni yazarlar birer rol-model aynı zamanda. Ara model, ilk eserlerinde aşkın deruni hallerinden kanımca büyük başarıyla bahsederken giderek piyasaya boyun eğen Ahmet Altan'sa, ileri model, hem A.Ş.K'ı sorguyıp, hem 11 aylık bebeğinin annesini bir çırpıda boşayarak "kelebek aşkı"na yelken açan Tuna Kiremitçi'ydi. Bir zamanların en civcivli konusu "yatay yazar ya da üçlü koltuk poziyonu"nu terkederek, modernizmin "değiştir" kuralı uyarınca, eskiyi atıp yeniden kurdukları rehavetli hayatlarından, yeni bir reklam pozisyonu olarak "stand up" tekniğiyle faydalanmaya başlayan yazarların, "numaraları" her kitapla çoğalacak, pozisyonlar değişecek. Yan metinlerle desteklenmesine rağmen düpedüz basit hikayelerin milyon satan kitapları, "bestseller kadınları"nı bir süre daha memnun edecek. Yine de bu "ambalaj edebiyatı"nın ne yazıya, ne yazara ve ne de tüketen kadına bir faydası olmadığının herkes farkında. Ancak kadın, okuma eylemini gerçekleştirmekle, yazar satmakla istediğini aldığı için, herkesin keyfi de yerinde. Edebiyat ise, sağ kalmak için tek besini olan hissiyatını yitirdikçe ölmekte.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |