T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 13 ARALIK 2005 SALI | ||
|
Son birkaç haftadır yaşanan büyüme - enflasyon tartışmalarının ardından dün açıklanan Milli Gelir verileri, hiç şüphesiz bu tartışmaya ilginç bir yön verecek. Veriler ilk bakışta, üçüncü çeyrekte beklentilerin hayli üzerinde bir büyümenin gerçekleştiğini gösteriyor. Öyle ya, 2005'te hedef tutardı, tutmazdı derken, üçüncü üç ayda ülke ekonomisi bir önceki yılın aynı dönemine göre % 7 büyümüş. Ekonominin büyüme kanadında sıkıntı var iddiasının karşısında olanların kullanabilecekleri güçlü bir koz oldu bu % 7'lik artış. Zira veriler öyle ki, büyümeyi talep kanadında özel tüketimin sürüklediğinden hareketle sürecin enflasyonist olacağı bile iddia edilebilir. Karamsarlığa rağmen büyüme Geçen yılın ikinci yarısından itibaren karşımıza çıkmaya başlayan öncekilere nispetle düşük büyüme oranları, hükümet tarafından belirlenen % 5'lik hedefe rağmen, büyümenin artık durağan bir sürece girdiği izlenimini vermiyor değildi. Bu verilerin üstüne, cari açık tehdidinin büyümesi, TL'nin aşırı değerli olduğu olgusu ve piyasalardan gelen sızlanışları eklediğinizde, büyüme konusunda karamsar olanlar için oldukça malzeme birikmiş oluyordu. GSMH'nın % 7'nin üzerinde gerçekleşmiş olması sevindirici bir gelişme. Her şeyden önce bu durum, ülke ekonomisinin zorlayan şartlar karşısında pozisyon almayı bildiğini gösteriyor. Son duruma göre ekonomi son çeyrekte % 3,5 kadar bile büyüse % 5'lik yıllık hedefi aşacak. Üçüncü çeyrekte yaşanan büyüme dinamiği mevsimsel etkiler giderilerekten sonra son çeyreğe yansıyacak olursa, yıllık olarak % 6'ya yakın bir büyüme oranı bile yakalanabilir. Büyümeye rağmen karamsarlık Devlet İstatistik Enstitüsü, yeni adıyla Türkiye İstatistik Kurumu - TÜİK, ikinci çeyreğe ait milli gelir verilerini açıkladığı zaman, bu sütunda Türkiye'de büyüme dinamiklerinin, orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme sağlayacak sıhhatte olmadıklarını ifade etmiştik. Milli gelirinin üçte birini yatırıma sevk eden, Türkiye gibi seyyaliyeti yüksek bir nüfusa sahip genç bir nüfusa sahip gelişmekte olan bir ekonominin büyümeden başka alternatifi olmadığını belirtmiştik. Öte yandan milli gelirin üretici ve talep dinamiklerinin ciddi yükseliş ve düşüşler sergilediğini, kriz sonrası büyümenin tetikleyicisi ihracat ve makine yatırımları iken, ekonominin motorunun bilahare dayanıklı tüketim mallarına talep ardından da konutun olduğunu kaydetmiştik. Ancak sektörlerde yaşanan bu hızlı parlama ve sönme olgusunun, düşen kâr marjları ile birlikte söz konusu sektörlere yönelen yatırımların maliyetini arttırdığını ve kendilerini amorti etme imkânlarını daralttığını da yazmıştık. Yeni açıklanan veriler, üretim kanadında imalat sanayinin, beklendiği gibi, nispeten düşük bir büyüme sergilediğini, ticaret, lojistik destekler, hizmetlerin ve hatta tarımın geçen dönemlere oranla ortalamanın üzerinde bir performans ortaya koyduğunu, ancak asıl sürükleyici sektörün inşaat olmaya devam ettiğini görüyoruz. Talep cihetinde ise başta dayanıklı tüketim malları olmak üzere özel tüketim yeniden fırladığını, yatırımlardaki ivmenin ise özel kesimdeki artışa rağmen, kamu kesiminin öncülüğünde sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. İhracat da ise bir soğuma, buna karşılık ithalat da bir artış söz konusu. Yani bir dönem öncesinden hayli değişik bir tablo ile karşı karşıyayız. Tabiatıyla dengesiz ve istikrarsız dinamiklerle ilgili tezimiz hala geçerliliğini koruyor.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |