T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 13 ARALIK 2005 SALI | ||
|
Ben küstüm. Artık onu bir eski sevgili gibi uzaktan ve gözucu ile seyrediyorum. Bizler “her yıl şimale doğru asırlarca bir koşu” tutturmuş nesillerin çocuklarıyız. Yıllarca “Avrupa, Avrupa duy sesimizi” dedik geliyoruz. Bir ara Galatasaray bu coşkun sele karşılık verdi ve biz “devamı var” sandık. Var sandık, çünkü Aziz Başkan bize her sezon başında “Fenerbahçe artık bir Avrupa takımı oldu” diyordu. Oysa Daum 4-0’lık Milan maçından sonra “sınıf farkı belli oldu” diye, gerçeği itiraf etmişti. Ötekileri saymıyorum. Saymıyorum, çünkü boy aynasında kendimizi bir güzel seyredip “kös, kös, köyümüze döndük”. Vuslat hangi bahara artık bilemiyoruz. Açıkcası “Hüzünlüyüz abiler”. Köyümüzün derbilerinden biri oynandı. Beşiktaş hani “çıkışımız sürüyor” diye kalıplaşmış bir söz var ya futbol lügatinde, ona uygun olarak İbrahim Toraman’ın müthiş zamanlaması ile iki gol kazandı. G.S. buna karşılık verince 14. dakikaya kadar üç gol gördük. İlk yarım saat sahada bayağı bir “tempo” vardı. İşte bu! Derbi dediğin böyle oynanır. Diyecek olduk ki, Beşiktaş anlaşılmaz bir şekilde geriye yaslandı. Galatasaray’a geldiğinde bazı ünlü yorumcuların, “bu İliç de nereden çıktı, tez gönderin bu kabiliyetsizi” diye ahkâm kestikleri İliç, Saidou ile birleşerek orta alanı zaptetti. Bu fetih ile yetinmeyip iki de gol attı. O “bazı yorumcular” içinde insaflı olanlar sözlerini geri aldılar. Beşiktaş’ın geri çekilmesini Tigana bile engelleyemedi. Üstelik kontraya da çıkamadılar. Hatta ne gariptir, son dakikada Sergen’in bir “lider futbolcu” olarak Veysel’i görmesi, onun Youla’ya “lokum gibi” bir orta yapması skoru eşitleyecek derken, Youla bu topu dışarı attı. Maç sonrasında Ali Tandoğan haklı ve dürüst bir yorum yaptı: “Biz çekildik, Galatasaray yüreği ile oynadı, galibiyeti hakettiler”. Bu ilk dakikalarda temposu ile göz dolduran derbi dahi futbola küsmüş seyirciyi stada çekemedi. Evet bilet fiyatları fazlaydı, hava soğuktu ama bunlar gerçek taraftarı kesmez. Demek ki bir seyirci kaybı var. Kötü futbol, Avrupa’dan başı önünde dönmüş olmak. Dünya Kupası’na gidememek hep bir araya gelince tribünler boşalıyor. Çare nedir? Bazıları “seyre değer” futbolcu transfer etmek lazım diyorlar. Ama bu mümkün mü? Gerçek şu ki; bize gelen isimler miadı dolmuş ve eleğin altına düşmüş olanlar. Küskün bakışlarla süzeceğiz sahaları. Tâ ki yeni bir kuşak yetişinceye kadar.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |