T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 13 ARALIK 2005 SALI | ||
|
"Gabar şehitleri için son görev" diyor bir gazete başlığı. Bir kez daha ne büyük acı. Bir asteğmen ve üç er daha Gabar Dağı'nda PKK saldırısı sonucunda öldürülmüşler. Asteğmen henüz 25 yaşında. Gıda mühendisliği diplomasını henüz almış. Erler de çok genç. Gazete Mehmet Duru'nun henüz 21 yaşında olduğunu yazıyor. Cenaze törenleri yine hıncahınç. Binlerce kişi yine öfke dolu. Cenaze törenlerinde taşınan "Her şehide yüz Kürt ölüsü" ve "Her şehir girişine 100 PKK'lı asılsın" pankartları gençlerin ardından kabaran öfkenin nerelere uzandığının apaçık bir delili. Öldurülen erlerden birisi Kürt. Gazeteler bu erin cenaze törenine özel bir yer ayırmış. Şehit erin "Kürtçe ağıtlarla toprağa verildiğini" bildiriyor. Er Mehmet Ali Erçetin'in babası "Çocuklarımın hepsini bu yolda kurban verebilirim" diye konuşuyor. Asteğmenin cenazesinde bir vatandaş beş yaşındaki bir erkek çocuğunu havaya kaldırarak "Bu da şehit olacak" diye bağırıyor. (O nasıl söz, Allah yazdıysa bozsun...) Dört askerin öldürülmesi ve cenazelerine ilişkin haberler içinden birisi özellikle dikkatimi çekti. Bir gazete (Radikal) Asteğmen Ömer Fidan'ın cenazesini naklederken şu bilgiyi de veriyordu: "Asteğmenin diğer yakınları ise, 'Üç aylık askeri cepheye yolluyorsunuz, teröristler doğuştan silah kullanıyor, ucuz propagandalarla insanları avutuyorsunuz' diye bağırarak yetkililere sitemde bulundu." Görüyorsunuz, dikkat çekmemesi imkansız bir bilgi/haber bu. Bana göre, Asteğmen'in yakınlarının bu sitemi çok yerinde bir sitemdir. Asteğmen Ömer Fidan'ın henüz üç aylık asker olduğunu hatırlarsak, bu sitem çok yerinde bir bitemdir. Ayrıca benzer bilgilerin bazı gazetelerde erler için verildiğini de unutmayalım. Demek ki, sadece Ömer Fidan örneğini dikkate alacak bile olsak, ortada dikkatimizi çekmesi gereken garip bir uygulama söz konusudur. Orduya asteğmen olarak henüz katılmış olan Ömer Fidan'ın PKK ile girilen silahlı çatışmada ne işi var? Ömer Fidan'ın bu çatışma için gerekli eğitim ve tecrübeye sahip olduğu ileri sürülebilir mi? Sürülemez tabii ki.. Ömer Fidan'ın ölümü bana 80'li yılların sonlarına doğru Çukurca'da (yine PKK saldırısı sonucu) öldürülen Bilal'ı hatırlattı. Bilal, benim de öğrencim olan felsefe mezunu bir gençti. Pasifist denebilecek derecede barışçı, kavga-döğüş ve silahtan hiç anlamayan, sadece "söz"ün gücüne inanan bir gençti. Yüksek lisansını yaparken askere gitme kararı aldı ve asteğmen oldu. Görev yeri Çukurca Karakolu'ydu. Bir PKK baskısında öldürüldü. Öldürüldüğünde (Ömer Fidan'ın yakınları gibi) onun yakınları da sormuştu: Bilal gibi üç-beş aylık bir asteğmenin Çukurca gibi sürekli PKK saldırısı altında bulunan bir karakola komutan olarak atanması "savaş sanatı"nın hangi koşullarına uyuyordu? Ordunun tecrübeli ve meslekten şu kadar subayı var iken, Bilal'in komutanlığından ne beklenebilirdi ki? İşte Ömer Fidan'ın durumu da aynen böyledir. Askerlik görevini yapmaya henüz yeni başlamış bir "asteğmen", yakınlarının söylediği gibi "doğuştan silah kullanan" PKK savaşçıları karşısında ne derece başarılı bir komutanlık sergileyebilirdi ki? Ordunun sahip olduğu tecrübeli ve meslekten şu kadar subayı varken... Çünkü (hatırlatmaya bile gerek yok) biliyorsunuz; bir "asteğmen"in ya da özel olarak seçilmiş ve yetiştirilmişlerin dışında kalan bir erin "savaş sanatı" hakkındaki bilgisi ve deneyimi ciddi bir çatışmanın üstesinden gelebilmek için hiç mi hiç yeterli değildir. Dolayısıyla bunun adı "Göz göre göre ölüme yollamak" değil midir? Bu yazıyı ordunun bir an önce profesyonelleştirilmesi yönünde bir talep olarak da okuyabilirsiniz.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |