T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
K Ü L T Ü R - S A N A T 13 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Tokyay'ın parmakları Yüceses'in dayakları

Sermet Uysal'ın sanatkarların hayatlarını anlattığı 'Baki Kalan Bu Kubbede' adlı kitabında, Necati Toktay'ın kapıya sıkıştırıp kaybettiği parmakları da Hamiyet Yüceses'in assolistlere attığı dayakları da var

  • ELİF YILDIZ
    'Eşlerine Göre Ediplerimiz' isimli kitabı ile geçtiğimiz yıl gündeme gelen Sermet Sami Uysal, yeni kitabı 'Bâki Kalan Bu Kubbede' ile avâzelerini bu âleme Dâvûd misali salan 1950'li yılların ünlü ses sanatkarlarının yaşamlarına kapı aralıyor. L&M Yayınları arasından çıkan kitap, dönemin hızlı gazetecisi Uysal'ın sanatçılarla yaptığı röportajlarından ve anılarından derlenmiş. Safiye Ayla'dan, Müzeyyen Senar'a; Selahattin Pınar'dan, Ercüment Batanay'a; M. Nurettin Selçuk'tan, Hamiyet Yüceses'e; Zeki Müren'den Emel Sayın'a bir çok ünlü ismin yer aldığı çalışma, okuyucuyu 1950'li yılların musikiyle dolu İstanbul'una doğru renkli bir yolculuğa çıkarıyor.

    NEREDEN SEVDİM O ZALİM KADINI

    "Bazı okuyucular 80'inden sonra böyle konularla uğraşmamı yadırgayabilirler, fakat şunu unutmamak gerekir ki hiçbir şey için geç değildir" diyen Uysal kitabında ünlü bestekar ve sazende Selahattin Pınar'ın bilinmeyenlerini paylaşıyor. Müzikle uğraştığı için babasından dayak yiyen ama yılmayan; turşu kuran ve mantı açan bestekarın giyimine çok önem verdiğini ve bir dostuna "Dostum, bana bak, bestelerimi, şarkılarımı tenkit edebilirsin; fakat kravatlarımı asla" dediğini anlatıyor. Türk tiyatrosunun ilk kadın oyuncusu olan ve uyuşturucu bağımlılığı yüzünden hayatını kaybeden Afife Jale ile ilk evliliğini yapan Pınar'ın bu evliliğin derdinden "Nereden Sevdim O Zalim Kadını" ve "Anladım Sevmeyeceksin Sen Beni Nazlı Çiçek" bestelerini yaptığını söylüyor. Sanatkarın da eşi gibi uyuşturucu bağımlısı olduğunu ve iradesi ile bu bağımlılıktan kurtulduğu bilgisi de kitapta yer alıyor.

    SEVDİĞİ MÜZİĞİ YASAKLADI AMA..

    Kitapta ünlü musiki adamı Münir Nurettin Selçuk'un hayatına yer verilen bölümde, sanatçının oğlu Timur Selçuk babasının şu anısını anlatıyor: Radyolarda Türk musikisinin yasaklandığı bir dönemde, Münir Nurettin'in radyoda şarkı söylediği kulağına çalınınca Ata, Selçuk'u huzuruna çağırıp sorar. Üstad hiç inkar yoluna sapmadan 'Sizin, çok sevdiğiniz Türk musikisini, Türk radyosundan yasaklayacağınız hiç akılma gelmezdi' deyince Ata ses çıkarmaz.

    Yüceses assolist dövmüş

    Çalışmada, günümüzde yorumunun kalitesiyle hatırladığımız sanatçıların dönemlerinde hakkında çıkan dedikodularla da gündemde oldukları açıkça görülüyor. Özellikle Hamiyet Yüceses bunlardan biri. Döneminde kendisinden oldukça genç bir beyle olan aşkı yadırganırken, yaşını küçük lanse ettiği, piyasanın tutulmuş şarkılarını bir başkasının okumaması için gazino patronlarına baskı yaptığı, kadın solistleri dövdüğü iddiaları ortalığı sarsar.

    Hem parmaklarından hem kemanından oldu

    Ünlü keman üstadı Necati Tokyay'ın hazin yaşam öyküsüne de değinen Sermet Sami Uysal, kız kardeşlerinin kıskançlığı yüzünden sevdiği para düşkünü kızla evlenemediğini ve derdinden içkiye müptela olduğunu söylüyor ve ekliyor: İçki yüzünden Fahrettin Aslan tarafından yaka paça kovuldu ve bir daha da eski performansını yakalayamadı. Bindiği taksiye sıkışan parmakları yüzünden keman çalmaya veda etmesiyle hayatının kalan kısmını borç batağında geçirdi ve sefalet içinde öldü.

    Baharatlı yemek yememiş

    Sermet Sami Uysal'ın kitabında Zeki Müren'in sesini nasıl koruduğunu şöyle anttığı yazıyor: İnanır mısınız ben daha dondurma yemedim. Baharatlı yemeklerden uzak durdum. Rüzgar almamak için arabanın camının bir santim aralamadım. İzmir'de Fuar zamanı arkadaşlarım otelin havuzunda serinlerken ben günde üç kez duş alarak kibar bir hapishane gibi olan odamda oturarak onları büyük bir feragatle seyrettim. Biliyordum ki kolorlu su, sesi bozar.

    Atatürk 'Safiye perde arkasından dinlenmeli' dedi mi?

    Yetimhane'de büyüyen Safiye Ayla'nın öğretmenlikten ses sanatkarlığına geçişi Türk fimlerini aratmayan hikayesi ise şöyle: Ders anlatmaktan sıkıldığı için çocukları sokakta şarkı söylemeye çıkaran öğretmen Safiye Ayla çocuklara şarkılarda eşlik eder. Sesinin güzelliği mahalleli tarafından konuşulmaktadır. Bu konuşmalar ünlü bestekar Mustafa Sunar'ın kulağına kadar gider ve Safiye Ayla keşfedilir. Öğretmenliği bırakan sanatçı kısa sürede Atatürk'ün favori sanatçılarından biri olur. Fakat günün birinde Atatürk'ün "Safiye'yi perde arkasından dinlemek lazım" dediği söylentisi yayılır. Safiye Ayla ise bu dedikodulara şu cevabı verir: Atatürk yakınındakilere İstanbul'a gidelim yerine Safiye'ye gidelim derdi. Bana böylesine yakınlık duyan birinin bunları söylemiş olması mümkün değil!

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi