T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 13 ARALIK 2005 SALI | ||
|
Çağan Irmak'ın son filmi Babam ve Oğlum, Türk seyircisinden büyük ilgi gördü. Böylesine bir ilgiyi filmin yapımcılarının bile beklemediği yazıldı. Filme ilişkin benim gördüğüm en önemli eleştiri Radikal'de M. Fatih Özgüven'den geldi. Özgüven'in, filmi eleştirmen gözüyle izlediği belliydi. Bundan daha doğal ne olabilir? O bir eleştirmen! Aynı gazetede Hakkı Devrim, Çağan Irmak'ın bu eleştirileri dikkate alması gerektiğini, bunu yaparsa "Çağan Irmak'tan bir film" yerine "Bir Çağan Irmak filmi" denebileceğini yazdı. Babam ve Oğlum'u izleyen hemen herkesin filmin belli yerlerinde ağladığı, ağlamaktan kendini alamadığı, kimi yerlerinde güldüğü, gülmeden duramadığı; haberlere, köşe yazılarına konu oldu. Sanırım, ağlama noktaları izleyiciden izleyiciye değişiyordu. Bu da çok doğal. Çağan Irmak, 12 Eylül 1980 "darbe gecesi" sokakta dünyaya gelen oğul Deniz'in babası Sadık'ın; Ege'de çiftçilik eden babasına, evine, ailesine dönüş öyküsünü dokunaklı bir dille anlatırken, hemen hepimizin hayatında şu veya bu şekilde karşılaştığımız çatışmaları, gerginlikleri, uzlaşmaları, vazgeçişleri, güzellikleri, sevgileri, kırgınlıkları… başarıyla yansıtmış. Filme ilişkin çok sayıda övgü yazısı okudum. Bunlardan birini de 40ikindi.com'da Mehmet Harmancı kaleme almış. Onun yazısından bazı cümleleri aktarmak istiyorum: "Acıyan yerlerimize dokunup, aslında hepimizin pek çok tepkisinin aynı noktadan doğduğunu gösterdiği için, babalar ve oğulların bu hikâyesi alkışlanmalı! Anlatmak istediğini önceleyip, ne anlatacağını bilip, boş sloganlardan, haksız kargışlamalardan uzak durarak izleyicisini insan olmanın basit, kolay algılanabilir ve sarsıcı yanıyla yüzleştirdiği için de alkışlanmalı! Hepsinden öte yüreği nasır tutmak üzere olan biz "modern çağın tüketim canavarı (olmuş/olma yolcusu) insanı"nı gözyaşı tarlasına davet ettiği, çatlamış topraklara gözyaşı serptiği için alkışlanmalı!" (…) "Ben bu filmi öncelikle umuda bir fırsat daha verdiği bizi umuda inandırdığı, özendirdiği ve umudu yaşattığı için sevdim." "Ülkemizi ve insanımızı düşündükçe, dönen devranı anlamaya çalıştıkça üstümüze hücum eden karabasanları bir an olsun uzaklaştırmaya yarar umuduyla bu filmi sevdim." Gazetemiz yazarlarından Fatma K. Barbarosoğlu da filme ilişkin görüşlerini yazdı. Yazısında kendisinin de Egeli olduğunu belirterek, sosyolojik değerlendirmeler de yaptı. Babam ve Oğlum filmine ilişkin son değerlendirmeyi Aktüel dergisinde Kemal Sayar'ın kaleminden okudum. (S.22, s. 94-95) "İki yüzyılımızın tarihi" başlıklı yazısının bir yerinde sevgili doktor şöyle diyor: "Ben sulu gözlü bir adamım, üstelik 'canımdan öte can' iki oğlum var, belki bir on yıldır bu kadar güzel bir Türk filmi izlememiş, hiçbir filmde bu kadar ağlamamıştım." Durum buyken, Babam ve Oğlum'un CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı "ağlatamadı"ğını okudum dünkü Radikal'de. (12 Aralık 2005, Duvarların Dili Olsa, s. 7) "Hatta, sinemadan çıkışta bir grup kadın seyirci Baykal'a, "Ama siz hiç ağlamamışsınız" diye takılmış. Baykal ise bu sözlere sadece gülümsemekle yetinmiş." Babam ve Oğlum'u izlerken dolduğum, doluksuduğum, gözyaşımı tutamadığım sahneler oldu. Fakat filmin sonunda babası ölen Deniz'i avutmak için söylenen sözler arasında "cennet" sözünün hiç geçmeyişi canımı sıktı. "Şol cennetin ırmakları / Akar Allah deyu deyu" ilâhisini yüzyıllardır söyleyen ve dinleyen bir halkı "cennet"ten uzak tutmak için Çağan Irmak'ın özel bir çaba gösterdiğini düşündüm. Çağan Irmak, "Cennetten kaçmak, kaçınmak için özel bir çaba göstermedim." diyebilir mi?
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |