T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 13 ARALIK 2005 SALI | ||
|
DİSK tarafından "soldaki tıkanıklığa çare bulmak" amacıyla ilki Bolu'da düzenlenen konferanslar serisinin ikincisi İstanbul Dedeman Oteli'nde yapıldı. Gazete haberi... Konferansın "Kültür, Sanat ve Sol" başlıklı oturumunda, değişim geçirmiş sanatçı Tarık Akan, Meral Okay ve CHP Hatay Milletvekili İnal Batu'nun kızı oyuncu Pelin Batu birer konuşma yaptılar. Bu da gazete haberi... Neler konuştuklarını bilmiyorum. Aslında tahmin ediyorum da, adı geçen eşhası üzmek istemediğim için ayrıntıya girmiyorum. Benim ilgimi, hususen, oturum öncesi gazetecilerin sorularını cevaplayan değişim geçirmiş sanatçı Tarık Akan'ın söyledikleri çekti. Mesela, "Niçin bu tür toplantılara katılıyorsunuz, süreç yeni bir partiyi mi hedefliyor?" muhtemel sorusuna verdiği cevap aynen şöyle: "Ben bir sinemacıyım ve film yapmak istiyorum. Ayrıca yeniden bir sol parti kurmak var olanları bir daha parçalamak manasına gelir ki bunun hiçbir manası yok. En azından bu platformdan çıkan sonuçlar mevcut sol partileri birleşme tabanında bir çizgiye oturtabilirse ne mutlu Türkiye adına..." Demek ki Tarık Akan, "Türkiye adına" mevcut sol partileri birleştirmek (birleşmesini sağlamak) gibi politik ve bir o kadar da kutsal bir misyon üstlenmiş. Buna kimsenin bir itirazı olamaz. İstediği politikayı savunabilir. Fakat "Ben bir sinemacıyım ve film yapmak istiyorum" sözleri bazı eylemleriyle, en azından üstlenmiş göründüğü misyonla pek örtüşmüyor. Sen bir sinemacıysan ve film yapmak istiyorsan, otur film yap, CHP'den sana ne! Tabii, seçkin bir aydın ve sanatçı olarak Tarık Akan, kendisini "sol"un, dolayısıyla Türkiye'nin meselelerinden sorumlu sayıyor. "Keşke her sanatçımız böyle olsa" dedirten bir sorumluluk anlayışı bu... Gelgelelim, Tarık Akan, kendisini sorunlarıyla kayıtladığı ülkeyi tanımıyor. Politikadan anladığı da söylenemez. Demokrasi anlayışı ise son derece arızalı. Mesela, Hürriyet gazetesinden Yener Süsoy'a verdiği mülakatta, bazı darbelerin iyi, bazı darbelerin kötü olduğunu söylemiş, bu düşüncesini de bir subay olan babasının hangi epistemolojik kırılmanın ürünü olduğunu bilmediğimiz "12 Eylül'ü yapan ordu benim ordum olamaz" sözleriyle desteklemişti. Bazı darbeler iyi, bazı darbeler kötü olamaz. Her darbe kötüdür. Demokratik normale yönelik her müdahale gayrımeşrudur. Dün, değişim geçirmiş sanatçı Tarık Akan'ın, "CHP nasıl kurtulur?" sorusuna verdiği ilginç-ötesi cevabı irdeleyeceğimi söylemiştim... DİSK'in düzenlediği konferansta herkes eteğindeki taşı dökmüş; kimine göre sorun liderlikte (yani Baykal'da), kimine göre teşkilatlanmada, kimine göre tanıtımda... Tarık Akan daha genel bir çerçeve çiziyor: "Sorunu Baykal diye koymamak gerekir. Ben ona alınıyorum. Anadolu'ya yayılması planlanan bu toplantılarda soldaki hastalıklar teşhis edilecek ve bu doneler mevcut sol partilere sunulacak. Onlara, 'ya bunları uygulayın ya da böyle bir sol olur' denilecek..." Tarık Akan henüz teşhis aşamasında... CHP'deki hastalığın teşhis edilmedik tarafı kaldı mı acaba? Meral Okay da sorunu Baykal'da görmüyor ama, hiç değilse problemin adını koyuyor: "CHP'nin sorunu, kişilerle ilgili değil. Baykal gitse başka biri gelse de bir şey degişmez. CHP'nin sorunu yapısal. Çok statükocu olduğu için toplumun ihtiyaçlarına cevap vermiyor..." Ne kadar açık, ne kadar aydınlatıcı bir açıklama, değil mi? Bazı darbelerin iyi, bazı darbelerin kötü olduğunu söyleyen Tarık Akan hem bu kadarcığını akledemiyor, hem de CHP'deki hastalığın "iyi" diye nitelenen darbelerle irtibatlı olduğunu/olabileceğini çözemiyor. Bence Tarık Akan, sinemacı arkadaşı Meral Okay'ın söylediklerini anlamaya çalışsın. Tedaviyi sonra düşünür...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |