T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 ARALIK 2005 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Garnizon şehirler, ‘münferit hezeyan’lar ve Karayalçın

Resul Tosun arkadaşımız geçenlerde Başkent Ankara’nın garnizon görünümünden söz etti. Ve hakettiği (!) cevap ve cevapları aldı... Gerek resmi makamlardan, gerekse resmi üniformaları olmadığı halde kendilerini apoletli hisseden bazı yazı-çizi görevlilerinden.

“Genelkurmay Başkanlığı’na, Muhafız Alayı’nı Meclis’ten çekmesini, Kara Harp Okulu’nu başka bir şehre veya en azından şehir dışına çıkartmasını ve kuvvet komutanlıklarının da daha sakin semtlere taşınmasını öneren Rasul Tosun ne demişti köşesinde?

“Ankara’da attığınız her adım, askerin siyasi Başkent üzerindeki etkisini halk diliyle haykırmaktadır.” Bence Tosun’un yazdıkları eksik. Birincisi, Başkent’in askeri (kışla) görünümlü bir başkent olarak durumu aslında daha da vahim.

SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, bu kışla görünümlü şehrin belediye başkanı olduğu yıllarda bir gün, bu satırların yazarına, bu amaçla yaptığı tesbitte şehir merkezindeki kamu alanlarının yüzde 25 kadarının silahlı kuvvetlerin tasarrufu altında olduğunu söylemişti.

Bu oran, tahmin edebileceğiniz gibi çok büyük bir alana tekabül etmektedir. Zaten bu kurumların, tesislerin ya da mevkilerin önünden geçerken bunu anlamak çok da zor olmuyor.

Karayalçın, hem bu görüntünün değiştirilmesi hem de bu alanların başka amaçlarla, (mesela şehrin güzelleştirilmesi için parklar, kamuya açık alanlar yapılarak) değerlendiririlebilmesi için Genelkurmay yetkilileri ile görüşmeler yaptığını ve belli bir mutabakata vardıklarını da bana anlatmıştı.

Varılan mutabakata göre, Ankara Belediyesi askeri kurum ve kuruluşlar için şehir dışında ya da şehrin başka bölgelerinde (bu ayrıntıyı çok iyi hatırlamıyorum) arazi tahsisi edebilirse askerler de bulundukları mevkileri, işgal ettikleri alanları boşaltacaklardı. Murat’ın bana söyledikleri bunlardı.

İkincisi ise şu:

Bu konuşmadan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bulunduğu konumu gözlerimin önüne getirdim ve bir kağıda çizdim. Sonra da Murat’ın verdiği bilgileri hatırlayarak Meclis’in etrafına ve yakınlarındaki askeri ve güvenlikle ilgili bina ve kuruluşları yerleştirmeye çalıştım.

O tarihlerde Meclis’in kuzeyinde, hemen karşısında İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı yer alıyordu.

Yine kuzeyinde bu binaların karşısında, bildiğiniz gibi Milli Savunma Bakanlığı ve esas olarak Genelkurmay Başkanlığı ve arkasında ona bağlı bir askeri kışla yer alıyor.

Yine aynı istikamette ve daha yakınında Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlıkları bulunuyor.

Meclis’in batısında Kara Harp Okulu o geniş arazisi ile yer alıyor. Meclis Genel Kurulu çalışırken, öğrencilerin silahlı tatbikatlarını da izleyebilmek mümkün.

Yine aynı hizada Meclis’in güney batısında ardarda (şimdi sıralarını anımsıyamıyorum) Milli İstihbarat Teşkilatı ve polis teşkilatı ile ilgili bazı kuruluşlar sıralanıyor.

Burada saymayı unuttuğum ya da yerlerini yanlış hatırladıklarım olabılir. Kuşkusuz bu, gerçeği değiştirmez. Gerçek odur ki, Resul Tosun fotoğrafın tamamını dile getirmemiştir; ama meselenin esasını da ortaya koymuştur.

Bazı yazı-çizi görevlileri bu görünümden rahatsız olmadıklarını, nihayet bu yerlerin Türk ordusu tarafından kullanıldığını, bunun da bir işgal ordusu olmadığını veciz bir şekilde ifade ettiler.

Arkasından da Tosun’un “Birçok AB başkentini ziyaret ettiğini, ancak hiçbirinde askeri renk görmediğini” belirten cümlesine de karşı çıkarak birçok Avrupa başkentinde askeri manzaralar bulunduğunu iddia ettiler!

Onların dışında hiçkimsenin oralarda bu askeri rengi görmediği, göremediği muhakkak ama, varsayalım böyle olsun.

Benim şaştığım şu:

Birincisi: Bu meseleyi en iyi bilebilecek durumda olan Murat Karayalçın bu konudaki gerçekleri açıklamak için hala niçin bekliyor?

İkincisi: Genelkurmay Başkanlığı, yıllar önce kendisine böyle bir öneri getiren Belediye Başkanı Murat Karayalçın’ın önerilerini o zaman niçin, “Münferit bir hezeyan” olarak nitelendirmemişti?

Bir de Resul Tosun’un yazısında diğer ‘garnizon şehirlerimiz’den söz edilmiyor. Mesela, Diyarbakır, Hakkari, Şırnak vesaire...

Şimdi bunlardan da söz edersek, “Sen Türkiye’nin bütününe garnizon mu demek istiyorsun?” gibisinden suçlamalara muhatap olmak mümkün.

İyisi mi, bu yazı şimdilik başkentin garnizonluğu meselesiyle sınırlı kalsın, diğer garnizonlardan da sonra söz ederiz.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi