AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Türk hikayeciliğinin usta ismi Mustafa Kutlu'nun yeni kitabı eylül ayında çıkacak. Son beş yıldır, her eylül bir kitap yayınlayan; sırası ile Uzun Hikaye, Mavikuş, Beyhude Ömrüm, Tufandan Önce ve Rüzgârlı Pazar adlı 'uzun hikâye'lerinde taşra hayatını sade bir dille anlatan Kutlu'nun altıncı kitabı 'Chef' (Şef) adını taşıyor. Hikayelerinde de, kitaplarının adında da daima sade ve yerleşik bir dili tercih eden yazarın bu defaki isim seçimi müptelalarını şaşırtacak olsa da, aslında kitabın 'derdini', anlattıklarını birebir karşılıyor. Çünkü yazar, ülkemizde uzun yıllardır hastalıklı bir şekilde seyreden yabancı kültür hayranlığını, medya ve tabelalarda görünür olan yabancı dil tutkusunu eleştirerek, yaşanan bu duruma ironik bir cevap veriyor. Kitabın adı bu yüzden Fransızca 'Chef'. Tezgahta, matbaada ya da raflarda olsun, kitapları üzerine konuşmayı pek sevmeyen Mustafa Kutlu, bu defa daha 'insaflı' davranıyor ve kitabına ilişkin küçük ipuçları veriyor. Hayli eski bir soru olan "ne yapmalı?" sorusuna Türkiye'de doyurucu bir cevap verilemediğine dikkat çeken Kutlu, hatta sorunun gündemde olduğu anlarda bile bir şaşkınlık halinin sezildiğine, 80 sonrasında bu soruya fertlerden, aydınlardan, kurumlardan bir cevap çıkmadığını söylüyor ve bu soruya tek cevabın kapitalizmden, bankalardan ve piyasadan geldiğini ve bunun da 'çalış, kazan, ye' formülünden ibaret olduğunu hatırlatıyor. Kutlu; 'tüketmek, harcamak, yemek, köşeyi dönmek yolunda acayip bir hırsın oluştuğunu' söylüyor ve ekliyor: "Bunu beceremeyen büyük kalabalıklarda büyük sıkıntı doğdu. 'N'olacak bu memleketin hali?' diye tartışanlar, bu tartışmadan bıkmış olacaklar ki; şu neticeye vardılar: 'Bu ülkede yaşanmaz.' Çekip gitme duygusu esasen bütün dünyayı sardı. Olmak istediğini olamamak, gelmek istediği yere gelememek, sağlam bir dala tutunamamak..." İşte heyecanla beklenen 'Chef' de bu açmazı hikâye diliyle irdeliyor ve darlık buhranlarının girdabına kapılan bir ailenin dramını, dağılışını; fertlerin birbirinden kopuşunu ve şaşkınlığını anlatıyor. Bize ve bütün dünyaya dayatılan sistemi 'Nerede duruyoruz?' sorusuyla aydınlatmaya çalışan Kutlu, sağlam cevabın sağlam bir eylem istediğini de göz ardı etmiyor. İçinde bulunduğumuz durumu "Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin misali" diye niteliyor. KÜLTÜR SERVİSİ
|
|