AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Bir isim bulamadık, gün akşam oldu
"Gözlerinin içine başka hayal girmesin Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin..." Dünkü gazeteleri okurken, Zeki Müren'in nihavent bestesi "Beklenen şarkı"nın sözlerini hatırladım. "İstersen yum gözlerini, tıpkı düşünür gibi" diyor ya... Düşünürler gözlerini nasıl yumar bilmem. Başbakan ile nasıl görüştüklerini biliyoruz şimdilik. Önceki gün katıldıkları tarihî toplantıda kendilerine "aydın" denilmesini istemeyen heyet üyeleri, "düşünür" denmesinin daha doğru olacağını beyan etmişler. Bu ifade üzerine Başbakan Erdoğan gülümsemekle yetinmiş. Kibar adam. Kahkaha atacak değil ya. İsimlendirme hep problem olmuştur. "Bütün orala burala benim oleyo" diyen köylüye gençler "Aydın köylü" dediklerinde o da itiraz etmişti, hatırlarsınız. Aydın'ın ne tarafa düştüğünü göstermişti. Başbakan ile Kürt meselesi hakkında görüşen heyetin durumu farklı mı? Aydın diyorsun, itiraz ediyorlar. Entellektüel dense, onu da kabul etmez, bir harf fazla olduğunu söylerler. L harflerinden birini fazla bulurlar da hangi l'nin fazlalık olduğunu göstermezler. Ben de hep karıştırırım, birinci mi fazla, ikincisi mi? Kısa kesip "entel" denilse hakaret sayarlar. Zaten biz de öyle hitap etmeyiz. Münevver deseniz unutuldu gitti. Eski ahbabımız. İzmir'de öğretmenlik yaptığını bildirmiştik Münevver Hanım'ın. Velhasıl bir isim bulamadık, gün akşam oldu. Öte yanda isimlendirme konusunda hiç sıkıntı çekmeyenler var. Emin Çölaşan bunların başında geliyor. "Türkiye'de kaç 'aydın' var? Toplasanız 200'ü geçmez ve tamamı bu gibilerden oluşur: PKK yandaşları, dönekler, enteller, Ermenileri kestik onlar haklı diyenler, Kıbrıs'ı bile satışa getirenler... Bizim gibi milyonlarca insan ise dağdan bayırdan gelmiş hanzolar, kırolar, magandalar, cahilller vesaireler!" Çölaşan'ın son cümlesinde bir karışıklık görülüyor. İki cümle birbirine girmiş gibi. Bir de "Onlar istemiyorlar ama ben onları gerçek birer 'aydın' olarak kabul ediyorum" diyen Ertuğrul Özkök var. "Ters bakanlar, şuradan buradan kılçık sokmaya çalışanlar vardır, olacaktır." derken Özkök kimi kastediyor acaba? Üstümüze alınmadık çünkü ne ters bakıyoruz, ne kılçıkla uğraşıyoruz. Sadece münasip ismin bulunmasında yardımcı olmaya çalışıyoruz. Zira düşünür de doğru gelmedi. Hani neredeyse "filozof" deyip çıkacaklar. Eğri oturup doğru konuşalım, o heyettekilerden hangisi filozofa benziyor? Ahmet Hakan mı, Mustafa Karaalioğlu mu? En iyisi "düşünenler" diyelim de kurtulalım. Bu iyiliğimi de unutmasın o heyet üyeleri.
AMELİYAT YERİ
Temel ile Fadime el ele tutuşup Boztepe'ye çıkmışlar. Bir ağaç gölgesine oturduklarında Fadime sormuş: - Sana ameliyat olduğum yeri göstereyim mi? - Göster. Fadime aşağıya doğru elini uzatıp bir binayı işaret etmiş: - İşte şuradaki hastanede ameliyat oldum.
KUYU KAZANLAR
Turist grubu yaşlı kadının iyi fal baktığını duymuşlar, yanına gidip kahve içmişler, fincanları ters çevirmişler. Yanlarında tercümanları da var. Falcı kadın, zengin turistlerden birinin fincanına bakmış ve tercümana şöyle söylemiş: "Söyle o beye, kuyusunu kazan biri var". Adam gülmüş. "Ne biri" demiş, "Kuyu kazan yüzlerce kişi var. Ben petrolcüyüm. Kuyu kazılmadan petrol çıkar mı?" GÜNÜN SÖZÜ
Ülkemizden bir Yahudi gidip Filistinlilerle savaşır ve öldürülürse, onu kahraman ilan ediyoruz. Aynı şeyi bir Filistinli yapsa terörist diyoruz. Londra Belediye Başkanı
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |