T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Kavasoğlu

Gökyüzünde dolaşan kuşların, denizlerin derinliklerinde turalayan balıkların olduğu gibi yeryüzünde yaşayan insanların da liderleri var. Tarihi bütün önemli olaylar, liderlerin oynadıkları rolleri belgeler. Binlerce, onbinlerce ve hatta milyonlarca insanın ölümünden çok, liderlerin başarılı ya da başarısız olmaları üzerinde durulur. Tarih, bunları yazar. Güreşin geçmişine baktığımızda binlerce yıla varan derinlikler görürüz. Güreş, hayat dersidir ve dini akidelerle örülüdür. Dünyanın en uzun ömür süren imparatorluklarından biri olan Osmanlı'da, pehlivanlar baştacı edilmiş ve hatta kısbet giyerek güreştikleri öne sürülen (Çelebi Mehmed, Iv. Murad, Abdülaziz) padişahlar olmuştur. Madem ki bütün önemli olaylarda "lider" vardır ve bu bir gerçektir. O halde güreşin parlamasında, İkinci Viyana Kuşatması'ndan sonra sürekli gerileyen atalarımızın bir dönem sonra bütün dünyada yeniden "Türk Gibi Kuvvetli" olarak anılmalarında da bir liderin bulunması gerektir. Bana göre bu önder, Sultan Abdülaziz'di. Kastamono Cambazköy doğumlu Arnavutoğlu (yanakları kırmızı olduğundan) Ali Pehlivan'dan hemen sonra Saray'a yeni bir pehlivan alınır. Sultan Abdülaziz, bu tür çalışmada öncü ise Saray'a alınan bu pehlivan da ilk başöğretmendir. 1827 yılında Pilevne ilinin Lofça kasabasına bağlı Letniça köyünde doğan bu başöğretmenin adı: Kavasoğlu Halil İbrahim Pehlivan'dır. Milli Sporumuza büyük ilgi duyan Sultan Abdülaziz, Pazartesi ve Perşembe günleri pehlivanları toplatıp huzurunda güreştirirdi. Kavasoğlu'nun namını duyan Padişah, O'na takım kurması için yetki verdi, O da, yakın akrabalarından Kel Aliço namıyla bilinen Kırkpınar'da tam 27 yıl hiç yenilmeyen yiğitle Şamdancıbaşı Kara İbo'yu yanına çağırdı. Okul kurulmuş, çalışmalar başlamıştı. Koca Yusuf, Kurtdereli, Kara Ahmet, Tekirdağlı Memiş, Hergeleci İbrahim, Makarnacı Halil Hüseyin ve hatta Adalı Halil, işte modern Türk Güreşi'nin ilk başöğretmeni Kavasoğlu Halil İbrahim Pehlivan'ın kurduğu okulun mezunlarıdır. Güreşirken bir adım dahi gerilemeyen Kavasoğlu ile Kara İbo, Koca Yusuf'un hayran olduğu güreşçilerdi. Kara İbo'nun, Sultan Abdülaziz'in gözdelerinden Arzıniyaz Kalfa'ya aşık olduğu, hududu aştığı iddiasıyla zehirlenerek öldürüldüğünü kimi tarihçiler öne sürer. Kavasoğlu Halil İbrahim ise fırtınalı bir hayat yaşadı ve 1908 yılında fani dünyaya veda etti. Aradan bir asra yakın zaman geçtikten sonra Kavasoğlu'nun torununun torununu Kırkpınar'da "Ağa"lık yaparken gördük. Son derece mütevazıydı ve "Ben, atalarım gibi güreşerek aile namını yaşatamadım, ama Ağa'lık Arttırması'na girerek, Ağa olarak Kavasoğlu Ailesi'ne mensup bir fert olarak güreşe hizmeti sürdürüyorum, demişti. Bu Ağa'nın adı Ayhan Sezer'di. Gençti, dinamikti ve Ağalık döneminde hiçbir fedekarlıktan kaçınmadı. (1999). Onun atası modern Türk Güreşinin ilk başöğretmeniydi. Ne mutlu aile şerefini yaşatanlara...

İLKLER

Güreşimizin, Sultan Abdülaziz Güreş Okulu'nun başöğretmeni Kavasoğlu Halil İbrahim'in yanında daha sonraları ata sporumuza emek veren Nuri Boytorun, Saim Arıkan, Yaşar Doğu, Celal Atik, Nasuh Akar ve Muharrem Atik ilk akla gelen isimler. Kırkpınar'da 3 kuşak Başpehlivanlık elde eden tek bir aile var: Kara Ali Acar, Hasan Acar ve Sabri Acar. Yağlıda, serbestte, karakucakta ve greko-romen'de Türkiye Başpehlivanlığını elde eden tek sporcu ise Adil Atan'dır. Atan'lardan İrfan Atan da Kırkpınar'da Başpehlivan seçildi. Küçük kardeşleri Fethi Atan ise Ağa'lık yaptı. Dünya ve Olimpiyad Şampiyonu Hamid Kaplan ile Gazanfer Bilge de Kırkpınar Ağa'ları arasındalar. 58 yaşında iken Er Meydanı'nı çıkan Adalı Halil de Başpehlivanlar arasında istisna teşkil eder.

Kırkpınar'da Deste'den Baş'a kadar güreşip kısbetini duvara astıktan sonra atalardan emanet bu spor dalında Ağa'lık yapan tek Başpehlivan da Adapazarlı Zülküf Karabulut (Aykus)'dur. 1958 yılının Başpehlivanı Adil Atan'ın oğlu da bugün bir Holding'in yönetim kurulu başkanı. Başpehlivan evladı Uğur Atan'ın da babasının başarısından 50 yıl sonra Kırkpınar Ağası olabileceğini düşünebiliriz.

EN İRİ-YARI

Kırkpınar Ağaları içinde en iri-yarı ve okkalı olanı Muhiddin Ağaoğulları'ydı. Muhiddin Ağa'nın boyu 1.90 m., kilosu ise 150 civarındaydı. Bütün iri-yarılar gibi yufka yürekli cana yakın bir kişiydi. İri-yarı kişiler şayet "kartal yürekli" olsalardı, ufak-defeklere "ekmek" kalmazdı. Bu dağıtım, doğanın yasalarından biri olsa gerektir! Güreşte, halterde ağır sıkletlerin en iyi arkadaşları hep 48 kilolardır; şimdi 54 oldu. Kırkpınar'da güreşen Emin Doğansoy da iri-yarı ve sportmen ruhlu bir yapıya sahip Ağa'lardandı! Kırkpınar'da "iz" bırakan Ağa'lardan biri de Hüseyin Şahin'dir. Ağa Ayhan Sezer, ağırbaşlılığı, sözü senet olan güvenirliliği, büyüğe saygı, küçüğe sevgi göstererek Kavasoğlu Ailesi'nin namını Ağa olarak sürdürdü.


6 Şubat 2003
Perşembe
 
ALİ GÜMÜŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED