|
|
'Hristiyan Siyonizmi' ve 'Yeni Amerikan Yüzyılı' şebekesi
Amerikan askeri ve siyasi gücünü ele geçiren Yahudi lobisi ve Amerikan sağcıları, önce Amerika'yı "fethettiler". Ardından bütün İslam coğrafyasına yönelik istila, yağma ve sömürge savaşı başlattılar. Bill Clinton yönetimine kabul ettiremedikleri "Yeni Amerikan Yüzyılı" projelerini şimdi uyguluyorlar. Orta Asya'dan Ortadoğu'ya uzanan coğrafyayı denetim altına alarak bölgede kukla yönetimleri iş başına getirip adeta bölgede bir "Avrasya Amerikan İmparatorluğu"nun temellerini atıyorlar. Sanki "İngiliz Hindistanı"nı yeniden kuruyorlar. Sanki, "Amerikan Ortadoğusu"nu ya da "Amerikan Avrasyası"nı oluşturuyorlar. İslam dünyası, Hristiyan sağcılarla Yahudi ırkçıların oluşturduğu koalisyonla ortaya çıkan bir tür "Yahudi-Hristiyan siyonizmi" tehdidiyle karşı karşıya. Haçlı ruhu ile İsrail ırkçılığı/siyonizmi yeni bir dünya savaşı başlattı. Kendisi de bu koalisyonun üyesi olan CIA eski Başkanı James Woosley'nin dediği gibi, "Amerika, son yüzyılda dördüncü kez yürüyüşe geçti ve bu yürüyüş birçoklarının sinirlerini gerecek." Küresel terör tehdidi, "İslamcı terör" paranoyalarıyla bütün dünyayı oyunlarına alet ettiler. Zavallı bir- çok ülke, bu "terör palavrası"na alet olurken onlar, küresel fetih harekatına giriştiler. "Rejim değişikliği", "kitle imha silahları", demokrasi ve özgürlük yalanlarıyla, özgürlüğe, hukuka, uluslararası sözleşmelere, uluslararası kurumlara, adalete, insani olan her şeye savaş açtılar. Bir "kaos yüzyılı"nın kapılarını araladılar. Yıllardır besledikleri, ayakta tuttukları zorbaları bahane göstererek, yeni diktatörleri işbaşına getirmek için işgal harekatları başlattılar. Kitle katliamlarına, "devlet terörizmi"ne dayalı yeni bir dünya düzeni kurmaya giriştiler. Bağdat'ta, Basra'da Kerkük'te, Musul'da yaşanan kaos ve terör, organize ettikleri utanç verici yağma olayları onların bütün Ortadoğu için öngördükleri manzara aslında. İstikrarsızlaştır, kaos ve anarşi üret, Amerikan varlığı meşrulaşsın. "Küresel terör tehdidi iddiası"nı da bu amaçla kullanmadılar mı? Terör iddiasıyla Amerikan askeri gücünü İslam dünyasının her köşesine yerleştirmediler mi? Kızıldeniz'i, Basra Körfezi'ni, Akdeniz'i, Hind Okyanusu'nu işgal etmediler mi?
"Şebeke" ve İsrail'in öncelikleri
Dünyanın şaşkın bakışları altında Irak topraklarını işgal ettiler. Saddam Hüseyin gitti, rejim devrildi, kitle imha silahı yok, Kürtler hariç Irak halkı onları çiçeklerle karşılamadı. Çapulcular hariç, Irak halkı derin bir sessizliğe gömülmüş durumda. Gidecekler mi? Hayır! Afganistan'dan gitmedikleri gibi. Afganistan bahanesiyle yerleştikleri Pakistan'dan, Orta Asya ülkelerinden gitmedikleri gibi. Terör bahanesiyle yerleştikleri Endonezya'nın çevresinden çekilmeyecekleri gibi. Kerkük'teki, Musul'daki, Bağdat'taki yağmadan sonra asıl Amerikan-İngiliz yağması başlayacak. Saddam'ın yerine yeni nesil diktatörlere şans verecekler. En az bir elli yıl da böyle gidecek. Daha Irak'ta çatışmalar bitmeden hangi ülkeye saldıracaklarını tartışmaya başladılar. Suriye'ye mi, İran'a mı, Suudi Arabistan'a mı, Yemen mi, Lübnan mı, Somali mi? İsrail'in çıkarları nereyi önceliyorsa oraya saldıracaklar. Basra Körfezi'den Kızıldeniz'e kadar İsrail'in tehdit olarak algıladığı hiçbir gücü ayakta bırakmayacaklar. Bölgesel projelerinin ilk adımıydı Irak. "Amerika-İngiltere-İsrail üçlüsü"nün Irak'la yetineceğini düşünenler vahim bir hata içinde? Böyle düşünenler, önümüzdeki yıllarda bölgenin yüzleşeceği felaketlere karşı hiçbir çözüm üretemeyecekler. Yeni Amerikan Yüzyılı savaşçıları, ABD'nin Irak'tan sonra Lübnan'ı, Suriye'yi, İran'ı da işgal etmesi için hazırlık yapıyorlar. Dick Cheney, Donald Rumsfeld, Poul Wolfowitz, Richard Perle, Doglas Feith, John R. Boulton, Elliott Abrams ve "şebeke"nin diğer üyeleri, daha Irak savaşı bitmeden hangi ülkelere saldıracaklarına dair tartışmaları alevlendiriyorlar. Rumsfeld hemen her gün İran ve Suriye'ye yönelik tehditler savuruyor. İngiltere de Amerikan tezleriyle Suriye ve İran'a karşı aynı söylemi kullanmaya başladı. Irak'a saldırı süreci de böyle başlamıştı. Kimse hiçbir meşru gerekçesi olmayan, kaba bir işgalden başka tanımı bulunmayan saldırı için mantıklı cümle bile kuramadı. NATO eski Komutanı Wesley Clark, Irak'ın ele geçirilmesinden en fazla oniki ay sonra hedefin Suriye olacağını söylemişti. Şimdi aynı oyun tekrarlanıyor.
İdeolojik perspektifle hareket ediyorlar
İsrail ve Ariel Şaron ürünü 'think tank'lar proje üstüne proje üretiyor. İsrailleşen bir Amerika, Şaronlaşan bir uluslararası süreç dayatıyorlar dünyaya. Amaçları yeryüzünün zenginlikleri değil sadece. Petrol, doğal gaz değil. İsrail için bütün tehditleri ortadan kaldırıyor, bu ülkeyi Filistin sorunundan kurtarıp küresel düzeyde emperyal bir güce dönüştürmeyi hayal ediyorlar. En önemlisi ideolojik bir perspektifle, dini referanslarla hareket ediyorlar. Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Irak'tan sonra diğer bölge ülkelerine yayılacak olan işgalin, domino teorisinin yangına körükle gitmek olacağı konusunda Amerikan yönetimini uyarmış. Onlar zaten ateşi bütün Ortadoğu'ya yaymak istiyorlar. İslam dünyasının en acil sorunu 11 Eylül ve sonrası gelişmeleri anlamaktır. Dün Türkiye'ye 28 Şubat'ı dayatan isimlerin ve Yahudi lobi kuruluşlarının hepsinin yeni küresel savaş ideolojisinin oluşturulmasında rol almaları bir rastlantı değil. Dün "ABD-İsrail-Türkiye-Ürdün ekseni"ni kurarak bu ülkeyi komşularına karşı kışkırtanlar, bu gün aynı şekilde Türkiye'nin Irak politikası üzerindeki ağırlıklarını korumaya çalışıyorlar. Irak'taki genel istikrarsızlık ve Kuzey Irak, Türkiye'nin önümüzdeki on yılını esir alacak. İran ve Suriye Amerika'ya tavır almasalar hatta kısmen işbirliği yapsalar bile Amerikan savaş gücüyle yüzleşecek. Artık bölgede hiçbir ülkenin güvenliğinin garantisi, sınırlarının kalıcılığı yok. Yeni Amerikan Yüzyılı savaşçılarının önündeki tek engel, otoriter yönetimlerle işgal arasında sıkışıp kalan bölge halkları. Oyunu bozacak tek güç onlar....
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |