AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R

Eğitim Bakanı'nın basireti

  • OSMAN AKKUŞAK

    Bizim gazete, çok yapraklı yelpaze gibidir. Birbiriyle uyuşmaz görüşleri temsil eden kalemler daima mevcut bulunmuştur. Bazen laf arasında bu ne iştir, dersek; aldığımız cevap: "her düşünceye yer veriyoruz; dayanağımız, hakikat güneşinin, fikir çarpışmalarından doğmuş bulunmasıdır" diyorlar. Nitekim, bir yazarımızla dil mevzuundaki fikirlerimizin uyuşmadığı ortaya çıktı:

    Gazetemizin yeni kalemi Sayın Şemsi Yücel, "Milli Eğitim Bakanlığı'nın, okullarda Arapça-Farsça kelime kullanmama şartını kaldıran genelgesi"ne kafasının takıldığından bahsederek Eğitim Bakanı'ndan soruyor: "-Peki Türkçemiz nasıl gelişip zenginleşecek? Sadece yabancı kelimelerle mi?" ardından da "sayın bakan, bu işi bir kere daha düşünseniz!" diye ilave ediyor.

    Elli senedir Türkçe ile yatıp kalkan, Türkçe ile haşırneşir ve Türkçe'ye meftûn olan bir kişi sıfatı ile bu suale ben cevap vereceğim: Evet!.. Türkçemiz yabancı kelimelerle de gelişip zenginleşecek.. yedi sekizyüz seneden beri de yabancı kelimelerle zenginleşti. Arapça, Farsça gibi zengin dillerin mefhumlarını yeni kelime türeten eklerini kullanarak içine dahil olduğu bir yüksek medeniyetin binlerce kelimesine sahip oldu.. zamana paralel olarak ihtiyaç duyduğu terimleri kelimeleri, bu iki dilden faydalanarak vücuda getirdi.. Hattâ Rumca'dan, Ermenîce'den, İtalyanca'dan da istifade etti. Bulgarca, Rumence, Macarca, Arnavutça, Slavca, Boşnakça gibi dillerden de birçok kelime aldı.. Bu suretle hem düşünce kudreti, anlatım derecesi bakımından; hem de âhenk bakımından, pekçok gelişti, değişti, zenginleşti. Bu arada ifrâta gidilip Farsca ve Arapça kurallara göre yapılmış, terkibler (tamlamalar) ve ıstılahlar da alındı.. İşte burada Türkçe'nin kendi ekleriyle kelime türetme mekanizması her zaman işletilememiş, Farsca ve Arapça'nın hazır kalıplarıyle iktifa edilmiştir. Bununla beraber Halk Türkçesi halk arasında kendi kanunları dahilinde pek mükemmel surette gelişmiş, Arapça, Farsça'dan alınan kelimelerin de yardımıyle dilimiz pek canlı, pek güçlü bir lisan seviyesine ulaşmıştır.

    Türkçe kök ve eklerden üretmek yerine, edebî terimleri Farsça'dan, ilmî terimleri de Arapça'dan alma yoluna giden 600-700 yıllık gelenek ise kültür dilimizin Öztürkçe kaide ve kaynaklara dayanarak gelişmesine imkân bırakmamıştır.. Bu doğrudur.. Bu doğrudur, ama başka doğrular da vardır. Onlardan birisi; Farsça'dan Arapca'dan aldığımız kelimelerin mutlak çoğunluğunu, Türkçe'nin bünyesine, selîkasına morfoloji ve sentaks kaidelerine uydurarak almış olmamızdır. Yani o kelimeleri Türkçeleştirmişizdir.. Birçoğunun geldikleri dildeki anlamlarını bile değiştirerek onlara yeni anlamlar yüklemişizdir.. Selânik'te neşredilen "Genç Kalemler" dergisinin öncülük ettiği (dilde sadeleşme) hareketinden sonra, da, meşrutiyet ve cumhuriyet devirlerinde Arapça-Farsça kaidelere göre yapılan terkîbler ve ıstılahlar terkedilmiş, onların yerine, Türkçe tamlamalarla, Türkçe veya Türkçeleşmiş kelimeler ikame edilmiştir.. Saçak halindeki tâbir ve terimler değiştirilmiştir.. 1950'den beri devam eden vaziyet, Türkçe'nin vasatî ve mutedil bir istikrâra kavuştuğu zamandır. Bu arada bazı zorlayıcı müdahaleler vukûbulmuştur.. 1963 yılında İbrahim Öktem'in Millî Eğitim Bakanlığı zamanında, ders kitaplarında Dil Kurumu'nun îcadettiği kelimelerin kullanılması mecburiyeti getirilmişti... Bu mecburiyetin dilimizde, kültürümüzde ve kafalarımızda bir fakirliğe, bir kısırlığa yolaçtığına şüphe yoktur. Bu iktidardan önceki hükümet döneminde bakanlığın Türkçe kökenli olmayan kelimelerin kullanılmasını engelleyen genelgesinin de aynı kısırlığı doğuran etkiler yaptığı muhakkaktır..

    Sayın Yücel, dil mevzuunda ilk hedef; mevcut ifade gücünün ve anlaşma imkânlarının muhafaza edilmesidir.. Siz çocuklarımıza evvelâ mevcut olan dilinizi öğretiniz.. Gelişmesi ve zenginleşmesi ikinci hedeftir.. Bir taraftan dilimizin canlı kelimelerinin kullanılmasını yasaklayarak onu fakirleştireceksiniz; diğer taraftan Türkçe ek ve kökleri işleterek zenginleştireceksiniz.. İşte bu olmaz.. Bu iki hareket bir zıddiyeti bir tezadı yeni tabirle çelişkiyi ifade eder. Yapılacak iş, "canlı kelimeleri yasaklamadan", eklerini köklerini işleterek Türkçe'yi zenginleştirmektir.. Şunu hatırdan çıkarmamaya mecburuz: Dilimizin sahip olduğu kelimelerin en az yüzde ellisi Arapça Farsça kökenlidir. Onları yasak ederseniz Türkçe konuşanların dillerini ta ortasından kesmiş olursunuz.

    Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in yaptığı doğrudur.. Sizinle de Türkçe'nin zenginleşmesi hedefinde beraberiz, mutabıkız.



  • 16 Haziran 2003
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED