AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Enselerindeyim

Nicedir aklımı kurcalayan bir konu var. Her aklımı kurcalayan konu gibi onu da sonuca bağlamak için etrafıma sorup duruyorum. Bulgularımı sizinle paylaşmanın zamanı geldi sanırım.

Konu şu: TBMM'nin ikinci tezkereye geçit vermemesi üzerine Washington yönetimi hayal kırıklığına uğradı, buna hiç kuşku yok; ancak, orada-burada bazılarının ikide bir hatırlattıkları türden bir 'intikam' söz konusu olabilir mi gerçekten? ABD Başkanı George W. Bush'un Türkiye'nin adını duymak istemediği, etrafındakilerin, "Bize o ülkeden söz etmeyin" deyip durdukları doğru olabilir mi?

Bu merakımın sebebi, yolunu Washington'a düşürenlerin böyle bir izlenimle döndüğünü söylemesi. Doğrudan tanıklıklar yetmezmiş gibi, son zamanlarda, "O falana söylemiş, filân da feşmekâna, ben de ondan duyandan işittim" türü 'ciddi' değerlendirmelerin medyada çıkmaya başlaması. Amerika'yı tanımasam, inanın, vâveylâ kopartanlar arasına ben de katılacağım...

Benim tanıdığım Amerika, özellikle dış ilişkilerde, 'intikam' duygusuyla hareket etmez. Ülke çıkarlarını ön planda tutan, kolay kolay yamultulamayan 'rasyonel' bir çizgi izler Amerikan yönetimleri... Dün savaş ettikleriyle, eğer çıkarları öyle gerektiriyorsa, bugün can-ciğer kuzu sarması haline gelebilir... İntikam alacaksa bile, bunu, muhatabının duyacağı biçimde etrafta konuşur mu? Olan-biten hiç de Amerikan politikacısı tavrına benzemiyor...

Ne olduğunu kime sorarsınız? Evet ben de hükümet çevrelerinden başladım sorgulamaya... Yolu Amerikalılar'la kesişen bakan, milletvekili ve üst düzey bürokratlardan aldığım izlenim şu: "Washington tezkerenin reddinden elbette hayal kırıklığı yaşadı; yönetimden önemli isimler tabii ki mutlu değiller... Ancak, 'intikam' gibi ilkel hislerle dolu oldukları zehabına kapılmayın. Tam tersine, bize de söylenen, geçmişi geride bırakıp ileriye bakmamız..."

Benim de Amerikalı tanıdıklarım, kapımı çalanlar, samimi sohbet etme fırsatı bulduklarım var. Onların da söyledikleri Ak Partili yetkililer ile bürokrasi çevresinden duyup işittiklerimden fazla farklı değil. Bir gazeteci dostum, "Bence ülkenizin maddi değeri çok arttı; Washington gönlünüze girmek için neleri gözden çıkarması gerektiğini hesaplamakla meşguldür" bile dedi bana... Amerika'nın 'pragmatik' tavrına bu yaklaşım daha yakışıyor.

ABD'yi tanıdığını bildiğim dostlarla da konuyu tartıştım. İçlerinden, "Yok, kızmışlar ve öfkelerini belli etmek istemişlerdir" diyen çıktı. Bush yönetimine 'intikam' duygusunu yakıştıran da... Biri, "Bunların göz dönmüş kardeşim; herhalde ellerinden gelse birkaç bomba da bizim üzerimize yağdırırlar" beklentisini dile getirdi. ABD'yi yöneten kadronun kredisi çok düşük şu sıralar...

Bana en mâkul gelen açıklamayı ABD'yi iyi tanıyan bir dosttan dinledim: "Bush'un hemen altından başlayarak, önemli koltuklarda oturan bazı Amerikalı bürokratlar ile onların temasta olduğu Amerikalı ve Türkler'de büyük bir öfke olduğu kesin... Çünkü onlar, Bush'a, ne zaman dönüp sorsa, merak etmemesini, Türkiye'nin istenileni yapacağını tekrarlayıp durdular... TBMM tezkereyi geçirmeyince, verdikleri sözü yerine getiremeyen insanlar konumuna düştü o kişiler... Şimdi, öfkeden, hatta intikamdan söz eden onlar..."

Bu görüşün bana mâkul gelişi, bildiklerim, gördüklerim ve olaylarla doğrulanmasından...

ABD, Irak'a operasyonunu, bir 'psikolojik harekât' operasyonu olarak yürüttü. Bir parçası Türkiye'ye dönük bir harekât... Hükümete 'havuç' Meclis'e 'sopa' gösterdi bu harekâtın yabancı ve yerli unsurları; baskılarla istedikleri sonucu alabileceklerini sandılar... Her psikolojik harekâtta âdettir; sonuca ulaşılması için hiçbir masraftan kaçınılmaz. Amerikan vergi mükellefinin cebinden çıkan muazzam kaynaklar sonuç alınabilmesi için bir fona aktarıldı... Tezkere çıkabilseydi, tepeden aşağıya epey kişinin yüzü gülecekti... Muhtemelen, tezkerenin reddi, nemalanamayanların öfkelerini tepelerine sıçrattı...

Para boyutunu bilemem. Ancak, bilebilecek konumdaki bir dostum, "Masraflar peşin ödenmemiştir; kasalarına muazzam rakamlar girecek biçimde hesap yapmış, nasılsa gelecek diye harcamalarda müsriflemiş lobiciler bile vardır" dedi bana. "Amerika'da işler böyle olur, lobiciler böyle çalışır" diyen dostuma göre, esas kızgınlığı o tipler gösteriyor, Washington'a giden bizim heyetler daha çok o tiplerle karşı karşıya geliyormuş...

İşin esas sıkıntı veren bölümünün, 'psikolojik harekât' başarıyla sonuçlanamayınca 'psikolojik' rahatsızlık duymaya başlayanlardan kaynaklandığını düşünüyorum. İktidara yakın olanların hiç kaldıramayacakları gelişme iktidar odağının gözünden düşmektir. ABD başkanına, "O.K. Mr. Bush, Türkiye tamam" sözü verip sözünü yerine getiremeyenler, bunun acısının kendilerinden çıkacağını bildikleri (hatta acısı kendilerinden çıkarıldığı) için, etrafa saldırıyor olabilirler...

Kızgınlık ve öfke sesleri en fazla kimlerden çıkıyor? Aradan bunca zaman geçtiği ve köprülerin altından onca su aktığı halde kimler hâlâ "Mutlaka intikam alınacak" türü yorumlarla bizimkilerin karşısına geçiyor? O tiplere yakından bakıp ilişkilerinin boyutlarını dikkatle gözden geçirmekte yarar var...

Kendi hesabıma ben enselerindeyim...


10 Haziran 2003
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED