AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Hayatım roman

Okudukça okuyasın gelen, ille de sonunu merak ettiğin için elinden bırakmaya bir türlü gönül indiremediğin kitaplar vardır daha çok ortaokul, lise yıllarına denk gelen. Popüler bir roman mesela, bir yandan aceleyle okunurken, bir yandan da son sayfasına 'acaba neler olmuş?'larla bakma isteğine gem vurulamayan kitaplar.

Heyecanlı, 'olaylı' ve de işinin ehli kalemlerce ayar edilmiş 'action'uyla da çekicidir bunlar. O kadar ama, ne eksik ne fazla. O kimseninkilerle kıyaslayamadığın hayatına da el atar bunlar.

Kahramanlardan biri olursun giderek, ardınca sürüklenir, silbaştan yazarsın kişisel tarihini kitabın tüm bedenlere uyacak 'unisex' kurgusu gereğince... Tam da seni anlatıyordur çünkü, kimselerin inemediği dehlizlerine yol buluyordur inceden.

Sonra sonra eğitim ve yaş irtifa almaya başladıkça sırayı daha 'sıkıcı' kitaplar almaya başlar ki, artık 'sonunda ne olmuş' yerine, 'her cümlesi ayrı manifesto' sıkıntısı eşliğinde, elinden bırakma isteği alır sırayı.

Düpedüz bunaltıcıdır, su gibi okunmak derdinde olmayan bu cümleler.

Ama işte kendine batan öfkeyi, o öfkenin itici gücünü yakalamak, ağır aksak giden insanlık arenasında hızla hareket edebilme kabiliyeti geliştirmek adına okunacaklar listesindedir. 'Faydalı' olanlar bu sıkıcı şeylerdir ve dünyaya bir cümle daha ekleyebilmek için öğrenilecek cümleler de ancak buradadır.

Şöyle ağalı, cipli mipli bir hayat

İstanbul'da Asmalı Konak başladığında su tüketimi azalıyor, bittiğinde yeniden standardına yükseliyormuş. Tek jenerasyon atlamadan her kuşak ekran başında ve 'ailecek seyrediyoruz'u bile çoktan geride bırakmış bir durum yani.

Sokak boşaltan cinsinden...

İnsanlığın şimdiye dek biriktirdiği doğru anlayışına nanik yaparak iktidarı baş tacı eden, Anadolu'nun yüzyıllardan damıtarak bugüne getirdiği ahlak anlayışına çelme takan, inancın gereklerini takmadan, her masada su gibi şarap tüketen, hatta maddi servetin kaynağını direkt olarak şarap yapımcılığına bağlayarak, toplumdaki yaygın inanışlara sanki 'özel bir çabayla' dirsek atan ve müstehcenliği, seri yayınların hiçbirinde görülmedik biçimde tepe tepe kullanarak 'çocuklar da TV izliyor'cularla inceden dalgasını geçen dizi, bütün bunlara rağmen 'ratingine yetişilmez' seviyesinde...

Çünkü... Evet çünkü karakterleri ince ince tahlil ederek (Asmalı Konak'ta hiçbir karakterin öyküsü, diğerinden daha az önemli değil) kişilerin aksiyonunu satır atlamadan veren romanlara benziyor Asmalı Konak. Acıyı tatlıyı aynı profesyonellikle tasvire muktedir bir kalem tarafından dökülüyor kağıda.

Ve ortalamaya 'hayatını silbaştan yazdıran', beğenilmeyen ne varsa küçük bir darbeyle siliveren ve yaşamı daha korunaklı hale getiren, kısaca "sandıran" her türlü ürün gibi, korkunç bir şanla kolkola.

Ulusal mesele; Bahar ölür mü?

Sonunu, şiddeti inanılmaza vurmuş toplumsal bir merakla bekleyişin de nedeni bu. 'Ay acaba Bahar ölecek mi?'lerin altında biraz da, giderek popüler olan popüler oldukça ulusallaşana duyulan 'ortalama merakı' yatıyor yani.

Uyanık yapımcıların bu heyecanlı merakı da nakite çevirmek üzere, diziyi bir filmle noktalama çalışmalarına gelince, o da ucu onyıllar öncesine dayanan aynılaşmış tüketici-mal-satış sacayağına tekabül ediyor ki, bu da başka bir tartışmanın konusu. Uzun uzun bir tartışmanın...


5 Haziran 2003
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED