AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Ekonomide dengeler (2)

Temel makro ekonomik dengelerle büyüme arasındaki ilişkiyi irdelemeye devam ediyoruz.

DÖVİZ KURU VE BÜYÜME

Döviz kurunun yerli para birimi karşısındaki değeri ya da dengesi konusunda standart ve genel kabul görmüş bir cevap vermek zordur. Bu zorluk döviz kurunun da bir dengesi olduğu ve olması gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Her şeyden önce döviz kuru ile başta büyüme ile diğer makro dengeler arasında yakın ilişkiyi kabul etmemiz gerekiyor. Örneğin, eğer, belirli bir denge kurundan itibaren, yerli para birimine göre dövizin satın alma gücünde meydana gelecek azalma, bir başka ifade ile yerli para birimindeki makul bir süre içinde meydana gelecek istikrarlı değerlenme, büyümeyi olumsuz yönde etkileyecektir.

Makul süreden asgari 6-12 aylık bir zaman dilimi kastedilmektedir.

Belirtilen süre zarfında, yerli para birimi sürekli olarak döviz karşısında değer kazanıyor ise ithal ürünler yerli ürünler karşısında rekabet avantajı elde etmeye başlarlar. Bu belirlemede diğer değişkenlerin sabit olduğu varsayılmaktadır. Yani enflasyon, faiz oranları ve verimlilik gibi faktörler modele sonradan ilave edilecektir.

Anlatımın somutlaştırılması anlamayı kolaylaştıracaktır.

Bilgisayar yedek parçası üreten ve hem ihraç hem de iç piyasada pazarlayan bir firmanın % 15 net kâr marjı ile faaliyette bulunduğunu kabul edelim. Başlangıç tarihine göre 12 aylık süre içinde yerli para, ihracat yapılan ülkenin para birimi ile aynı yedek parçayı üreten üçüncü ülkenin para birimi karşısında % 25 oranında değer kazanmış olsun. Diğer faktörlerde herhangi bir değişim olmadığı taktirde yerli yedek parça üretimi, ithal edilene nazaran % 25 daha pahalı hale gelecektir. Yerli üretici % 25 oranında rekabet avantajı kaybına uğrayacaktır.

Diğer taraftan, başlangıçta kâr elde eden yerli üreticinin üretim faaliyeti zarar etmeye başlayacaktır. Satış nedeniyle elde edeceği yerli para miktarı % 25 oranında azalacağı için % 10 zarar etmeye başlayacak, bu durum süreklilik gösterirse muhtemelen üretim faaliyetine son verecektir. Yani üretim tesisini kapatılacak, çalışan işçilere çıkış verilecektir.

ENFLASYON MODELE KATILIRSA

Daha önce sabit kabul ettiğimiz enflasyon oranında artış olduğu varsayılırsa yerli üreticinin zararı daha da büyüyecektir. Eğer aynı dönem içinde fiyatlarda % 15'lik bir yükseliş ortaya çıkmış ise, maliyeti % 15 artarken yerli para cinsinden elde ettiği hasılat % 25 oranında azalacağından üretim faaliyetini daha erken bir sürede tatil edecektir.

Örneklediğimiz üreticinin % 100 oranında yerli girdi kullanması halinde, yerli para birimindeki değer kaybı oranında hasılat kaybı yaşanacaktır. Ancak, ihracatçı üretici bir kısım girdileri ithal ediliyor veya döviz cinsinden satın alıyorsa, dövizin yerli para birimi karşısındaki değer kaybıyla birlikte ithal girdilerinin maliyeti azalacağından hasılat kaybı % 25 oranından daha küçük boyutta olacaktır. İthal girdi oranı yükseldikçe yerli para biriminin değer kazanmasından daha küçük oranda etkilenme gündeme gelecektir.

Üretici-ihracatçı üretiminin bir bölümünü iç piyasaya satıyorsa, enflasyon oranının sıfır olduğu varsayımı altında, iç piyasa satışından dolayı üreticinin hasılat kaybı doğmayacaktır. Ancak bu durumda, nisbi olarak, yerli para birimi cinsinden % 25 oranında ucuzlayan ithal yedek parça ile rekabet imkanı büyük oranda ortadan kalkacak ve iç piyasadaki pazar payını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Zira, ithal yedek parça satıcısı % 25 oranında indirim yapma imkanına sahipken, yerli üreticinin böyle bir imkanı bulunmamaktadır.

Eğer, kabul edilen zaman dilimi içinde % 15 oranında enflasyon oranı var ise yerli üreticinin işi daha da zorlaşmaktadır. Üretim maliyeti % 15 oranında artarken, ithal yedek parçanın rekabeti nedeniyle fiyat artışı yapamamakta, buna karşılık ithal yedek parçanın fiyatı % 25'e kadar ucuzlayabilecektir. Yerli üretici için piyasayı ter etme dışında bir seçenek kalmamaktadır.

Yerli para biriminin değer kazanması halinde, yerli üreticinin bu gelişmeden olumsuz etkilenmemesi için girdi maliyetlerinde, örneğin, enerji, ısıtma ve aydınlatma, vergi yükü ve işgücü maliyetlerinde dövizin değer kaybı oranında veya bu orana yakın bir oranda indirimin yapılması gerekir. Aksi halde yerli üreticinin üretim kaybı kaçınılmaz hale gelir.

Yerli üreticinin faaliyetine kısmen veya tamamen son vermesi halinde ülkenin döviz gelirleri azalacak, döviz giderleri artacak, istihdam imkanları daralacak ve üretilen mal ve hizmet miktarında düşüşler yaşanacaktır.

Yukarıdaki tespitlerin sadece az gelişmiş ülkeler için geçerli olduğu gibi bir hataya düşülmesin. Doların Avrupa paraları karşısında değer kazanması halinde, ABD'nin cari işlemler açığı büyümekte, aksi durumda küçülmektedir.

Bu gerçeklere rağmen, dövizdeki fiyat hareketlerinin ülkenin ekonomik şartlarını olumlu ya da olumsuz etkilemeyeceğini söylemek sadece cehalet kelimesiyle tanımlanabilir.


29 Eylül 2003
Pazartesi
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED