|
|
Tezkere masalları...
Irak'a asker gönderme işi giderek garip bir hal almaya başladı. Bizzat Amerikan yönetimi, Birleşmiş Milletler'i devreye sokmak için yoğun bir çaba harcıyor ve içine girdiği bataklıktan BM şemsiyesine sığınarak kurtulmaya çalışıyor. Ancak ne hikmetse Türkiye, BM kararına gerek olmadan da asker gönderebileceğini açıklıyor. Hükümet, yeni tezkerenin gündeme geldiği ilk günlerde, ancak yeni Irak yönetiminin talepte bulunması halinde asker gönderebileceğini açıklamıştı. Daha sonraki günlerde de bizzat Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Bizi Irak halkı istiyor" şeklindeki açıklamalarıyla asker gönderme işini gerekçelendirmeye çalışmıştı. Oysa, Irak Geçici Hükümet Konseyi'nin Kürt Dışişleri Bakanı dahil hemen bütün üyeleri, hatta Kürt, Şii ve Sünni gruplar bile Türk askeri istemediklerini açıkça deklare ettiler. Peki, Irak'ı oluşturan bütün etnik unsurlar Türk askerini istemediğine göre bu Türk askerini kim istiyor? Bu arada, Irak işgalini bizzat planlayanlardan ve "savaş çetesi"nin önemli isimlerinden birisi olan "karanlıklar prensi" Richard Perle geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, "Irak'ta Türk askerine ihtiyaç yok" dedi. Anlaşılan o ki, Amerikan yönetiminin "Şahinler"i de galiba Türk askeri istemiyor. Garabete bakın ki, 1 Mart tezkeresinin görüşüldüğü dönemde Türk basınında savaş çığlıkları atan "Türkiş coniler" bugünlerde, "Irak'ta bizi kimse istemiyor, Amerikan yönetiminin kuyruğuna takılarak Türk askerini Irak'a gönderemeyiz" şeklinde açıklamalar yaparak müthiş bir "U dönüşü" gerçekleştiriyorlar. Bitmedi, yine savaş döneminde adeta "Amerika'nın sesi" gibi çalışan ve tezkereye karşı çıkanları neredeyse "vatan haini" ilan eden TÜSİAD, şimdi sert bir şekilde uyararak, asker gönderilmesine karşı çıkıyor. Gerçi TÜSİAD'ın geçmişine baktığımızda buna benzer birçok "fırıldaklar" olduğunu görmek mümkün. Dolayısıyla, bu "yarı resmi" sivil toplum kuruluşunun açıklamalarını çok da dikkate almak gerekmiyor. Çünkü, bugün "ak" dediğini yarın rahatlıkla "kara" diyebilir. Asker gönderme konusundaki gariplikler bu kadarla bitmiyor elbette. Mesela 8.5 milyar dolarlık kredi hikayesi. Bilindiği gibi, kredi anlaşması IMF'nin Dubai toplantısında resmen imzalandı. Amerikan yönetiminin, bir bakıma Türkiye'yi asker konusunda "gayrete getirmek" için verdiği kredi anlaşmasında bazı gariplikler var. Resmi ağızlardan yapılan bütün açıklamalarda, kredinin "asker gönderme şartı"yla kesinlikle bir bağlantılı olmadığı belirtildi. Ancak anlaşma metninde, "Irak'ta işbirliği şart" maddesi yer alıyor. İşin daha da vahim olanı, meğer ABD 8.5 milyar dolarlık kredi anlaşmasının koşulları arasına, "Türkiye'nin tek taraflı Kuzey Irak'a girmemesi" şartını da koydurmuş. Bunları yeni yeni öğreniyoruz. Biliyoruz ki, bugüne kadar asker göndermeyi savunan devletin gerekçesi, eğer Amerika ile ilişkiler bozulursa, bölgemizde yeni bir PKK tehlikesiyle karşılaşabiliriz şeklindeydi. Açıkçası, Amerika'nın başımıza yeni çuvallar geçirmemesi için arayı iyi tutmakta yarar vardı. Aslında ilk bakışta, son derece makul gibi gözüküyor. Peki, bu Amerika'nın nesine güveneceğiz? Bizi Kuzey Irak'a yaklaştırmıyor, hatta kredi anlaşmasını "yakışıksız" bir şekilde "Kuzey Irak'a girmeme şartı"na bağlıyor. Sadece sözde "PKK güvencesi" veriyor o kadar... İyi güzel de, ülkeleri işgal ederken uluslararası hukuku ve BM'yi bile hiçe sayan Amerika'nın sadece sözüne nasıl güveneceğiz? Bütün bu gariplikler bir yana, AK Parti hükümeti asker gönderme konusundaki ısrarıyla, hem iktidar kredibilitesini zedeleyebilecek, hem de Avrupa Birliği rüzgarını yavaşlatacat tehlikeli bir kumar oynuyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |