|
|
Org. Özkök'ün sınavı
Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı sırasında, üye konumundaki asker kişilerden ikisi, Milli Savunma Bakanının da bulunduğu toplantıda, Başbakana bazı 'uyarılar'da bulunmuşlar. Şurada alınan kararlardan çok, doğal olarak, dışarıya sızdırılan o 'uyarı' cümleleri tartışılıyor... Bunu, bir yönüyle, nezaketsizlik olarak görmek mümkün. Çünkü, YAŞ, anayasada belirlenmiş görevleri çerçevesinde kararlara varmak üzere belli aralıklarla toplanan bir kurul. 'Uyarı' cümleleri sarf edilen toplantının gündeminin ne olduğu biliniyor: Askerî atama ve terfiler... Başbakanın niyetleri, iktidardaki partinin tasarrufları gibi konuların o gündem içerisine sığdırılması mümkün görünmüyor. Böyle konularda dikkatli ve titiz oldukları bilinen askerlerden bir-ikisinin gündem-dışı siyaset konuşması nezaket çizgisini gerçekten zorlayan bir davranış... Öte yandan, 'uyarı' biçiminde yansıtılan konuşmalarda ifade edilenler Türkiye'de yürürlükte olan sistemle de örtüşmüyor. Sistemde askerlerin görüş açıklama platformu Milli Güvenlik Kurulu (MGK) olarak öngörülüyor; o zeminde bile konuşmaların çerçevesi 'milli güvenlik' gerekleri olarak sınırlanmış durumda. 'Hesap soracak güç', sonuç almak üzere 'ordu-millet işbirliği' tarzında 'tehdit kokan' ifadeler, ağzından çıkanı hukukî sorumluluk altına sokacak ciddiyette. Demokrasilerde, milletin üzerinde bir başka vesayet mercii söz konusu değildir. İktidarların nasıl gelip hangi şartlarda gidecekleri anayasada yazılı. Gücünü anayasadan almayan hiçbir hak kullanılamaz; kullanmaya kalkan karşısında adalet kurumunu bulur. Anayasa ise, hiçbir kişi ve kuruma kendisi üzerine çıkma ayrıcalığı tanımamıştır. Toplantıda başbakan ile bakanın yüzüne karşı ifade edilen görüşlerin bir an için doğru olduğunu varsayalım. O sözleri bir muhalefet partisi sözcüsü söyleseydi, ya da benzer görüşler gazete sütunlarında dile getirilseydi fazla önem taşımayabilirdi. İktidar kendisini savunur, yanlış yaptığı ortaya çıkarsa niyet ve icraatının siyasî sonucuna katlanırdı. Sırtında üniforma bulunan bir kişi, gündem-dışı söz alarak 'siyasî içerikli' o görüşleri söylediğinde karşısındaki siyaset adamı ne yapabilir? Bu sorunun cevabı Türkiye'nin demokrasisi ile ilgili bir olgunluk sınavıdır da aynı zamanda... Bu soruya cevabı siyasetçiden önce, görevi anayasa ve yasalarla belirlenmiş Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin en üst düzey komutanının vermesi gerekiyor. Alenî biçimde siyasî iktidara karşı tavır aldığı kamuoyunun bilgisi içine girmiş bir komuta kademesinin ülkenin birlik ve beraberliğini korumada başarılı olacağına inanıyor mu Genelkurmay başkanı? YAŞ toplantısı sonrasında Türkiye'nin siyasî yapısıyla ilgili kuşkuların içeride ve dışarıda artmasının maliyetini kim taşıyacak? Türkiye'de asker, özellikle Meclis'ten geçen son değişiklik paketinde yer alan yasal düzenlemelerin yürürlüğe girmesiyle birlikte demokratik ülkelerde varolan yetki sınırları içerisinde kalmak zorunda... Bunun fiilî sonucu, askerin daha itibarlı ve görevini daha iyi yerine getirir bir güce kavuşması olacaktır. Üniformalı kişilerin askerlik dışında düşünmeleri gereken bir konunun bulunmayacağı yeni bir sivil-asker yapılanmasının yerleşmesi bekleniyor ülkemize. Bu aslında bir sınav. Herkes için bir sınav. Türkiye'yi yakın takibe almış ülkelerin, uluslararası kuruluşların da izlediği bir sınav. Sınavın ilk sorusu Genelkurmay başkanı Org. Hilmi Özkök'e yöneltilmiş görünüyor: Siyasî iktidar konusunda kuşku duyduğunu bu tür sözlerin sarf edilmesinin beklenmediği bir toplantıda dile getirmiş olan asker kişiler hakkında ne yapmayı düşünüyor Org. Özkök? Bu sorunun cevabının ülkeyi rahatlatacak biçimde verilmesi en büyük temennimiz.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |