T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
KOBİ'ler dünya ekonomisinin bel kemiğidir

Geçen hafta KOBİ'lerin serencamını özetledim. Bu hafta, aklıbaşında siyasetçilerimize bu hususta çözüm için neler düşündüğümü kısaca aktarmaya çalışacağım. Her şeyden evvel, birkaç konuda uyuşmalıyız:

1. Ekonomik tarihin önemli bir motor gücü, teknolojik yaratıcılık ve yeniliklerdir.

2. Teknolojik yaratıcılık bireysel değil, toplumsal bir niteliktir.

3. Hiçbir toplum bu niteliği ilelebet devam ettiremez. Bayrak, dünya coğrafyasında el değiştiredurur.

Günümüzün önemli iktisat tarihçilerinden Joel Mokyr, teknolojik yaratıcılığın başlıca dört kaynağı vardır diyor:

1. Yatırımlar (sermaye stokunu arttırmak).

2. Ticari genişleme (hedef pazarı büyütmek, mübadele ağını geniş atmak).

3. Ölçek (ekonomik işletmelerin boyutlarını büyütmek suretiyle maliyetleri düşürmek, böylece teknolojik yaratıcılık sürecitini kolaylaştırmak, hızlandırma ve riskini azaltmak.)

4. Bilgi stokunu arttırmak.

Yaşayan en büyük dünya tarihçisi kabul edilen William H. McNeill, insanlık tarihinin son bin yılını iki eşit parçaya ayırıyor. Birinci 500 yıl (1000-1500), dünya ekonomisinde Uzak Doğu (Far East) egemenliği dönemidir. Daha kesin anlamda, Çin egemenliği. İkinci 500 yıl ise, Uzak Batı (Far West) egemenliği; yani Avrupa ve uzantılarının dünya hakimiyeti.

Önce Asya üstündü

Hiçbir bölgenin dünya tarihi içindeki yükseliş ve düşüşünü bir iki faktörle açıklamak mümkün değildir. Yine de, Mokyr'in yukarıda işaret ettiği hususların çok önemli olduğuna inanıyorum.

Vasco da Gama, üç parça gemiden oluşan donanmasıyla 1498 yılında Ümit Burnu'nu dolaşıp Doğu Afrika kıyılarına ulaştığında, Afrikalılar'ın Portekiz gemilerinden pek etkilenmedikleri rivayet edilir. Çünkü yaşlı dedeleri kendilerine yıllar once ipek giysili beyaz 'hayaletlerin' çok daha muhteşem gemilerle bu kıyıları ziyaret ettiğini anlatıp durmuşlardı.

Dedeler doğru söylüyordu. Büyük amiral Cheng He komutasındaki muazzam Çin donanması, tam 80 yıl once (1418) Doğu Afrika kıyılarına ayak basmış ve 1433'e değin peşpeşe tam 7 destansı sefer düzenlemişti. Ortalama 80-100 feet uzunluğundaki Portekiz gemilerine karşılık, Çin gemilerinin uzunluğu 400 feet'i buluyordu. Afrika'ya bol miktarda ipekli kumaş, porselen, işlenmiş ağaç eşya ve sanat eseri eşya getiren Çinliler; karşılığında fildişi, nadir tahtalar, ilaç, mücevher ve kıymetli taşlar alıp dönüyordular.

Müslüman bir devşirme olan amiralin donanmasında, büyük savaş gemilerinin yanısıra 100 kargo gemisi vardı. Tam 28.000 tayfa ve asker barındıran donanmanın boyutları ancak Birinci Dünya Savaşı'nda aşılabilmişti!

Çin'de 14. yüzyıl ortalarından beri iktidarda olan Ming hanedanı, 1433'te donanmayı Hind Okyanusu ve diğer denizlerden geri çekti. Çıkarılan bir yasaya gore, artık belirli bir büyüklüğün üzerinde gemi yapılması yasaktı.

Tamamen iç siyasi nedenlerle verilen bu karar, ana hatlarıyla 19. yüzyıl ortalarına kadar devam etti. Bir bölgenin düşüşünü az faktörle izah etmenin zorluğuna rağmen, diyebiliriz ki ölçeği küçülten Çin, çaptan düştü.

Denizlerden (ticaretten) uzaklaştıkça da, göreli üstünlüğünü kaybetti. Avrupa'nın yükselişi, Asya'nın düşüşüyle atbaşı gitti!

Yapısal çözüm önerileri

Görüldüğü üzere, ülkelerin yükseliş ve düşüşlerinde devlet son derece kritik bir rol oynamaktadır. Türk devleti de, KOBİ'ler bağlamında, 15. yüzyıl Çin devleti gibi kendi kuyusunu kazmaktadır. Sözü fazla uzatmadan, yapısal bir çözümün en az şu üç hususu içermesi gerektiğini belirtelim:

1. Kritik sanayilerde optimum ölçeğe ulaşılması için ciddi, planlı çaba. Devlet bu hususta yönlendirici olabilir, ama kendisi fiilen birşey yapabilecek durumda (hatta kudrette) değildir. Mesele, küresel pazara açılma becerisi gösteremediği kanıtlanmış olan büyük sanayi sermayesinin hiç değilse bir kısmını KOBİ'lerin gücüyle bütünleştirmek suretiyle daha rekabetçi bir zemine ayak basmaktır. Bugün Japon ekonomisinin sayıca %99'u küçük ve ortaboy şirketlerden oluşmaktadır. Dünya pazarlarında peynir ekmek gibi satılan Japon mallarını üretenler, tabelasında Toyota, Toshiba veya Sony yazan birkaç fabrika değil, bu iki milyonu aşkın şirkettir. Her bir büyük firmanın birinci halkasında birkaç yüz, ikinci ve üçüncü halkalarındaysa birkaç bin küçük müteahhit (taşeron) şirket bulunmaktadır.

2. Bölge pazarında etkinlik. Kendi bölgesinde etkili olamayan ülkeler, küresel pazarın uzak noktalarında pek başarılı olamazlar. Japonya 19. yüzyılın son çeyreğinde, Avrupa ve Amerika'ya mal satabildiği için değil, Doğu Asya pazarını ele geçirebildiği için sanayileşti. Japonlar Asya pazarına üç İngiliz malının kötü taklitleriye girerek onları canlarından bezdirdiler. Bu mallar kibrit, sabun ve şemsiye idi! Türkiye de 1980'lerin başlarından itibaren güneye ve doğuya doğru hatırı sayılır bir hamle yaptı. Toplam ihracatımız 2 milyar dolarken, bir anda İran, Irak, Libya gibi ülkelere her yıl birer milyar dolarlık mal satar hale geldik. Bu trend kuzeye ve batıya (Doğu Avrupa'ya) ulaştığında Türkiye için ciddi bir sermaye birikiminin başlangıcı olacaktı. Sözkonusu pazarların siyasi mülahazalarla nasıl yüzümüze kapatıldığı üzerinde çok ciddi düşünmemiz gerekir.

3. KOBİlere yönelik ciddi finansal reform. Ülkenin finans kaynaklarını verimsiz ve irrasyonel devlet ile, küresel pazara açılmayı hâlâ sadece lisansla üretim olarak gören büyük sanayi şirketlerinin sultasından kurtarmak şarttır. Bankacılık alanında yapılabilecek yasal düzenlemelerle, finans kaynaklarından avantajlı yararlanma teknolojik yenililenme ve ihracat yapma gibi şartlara bağlanabilir. Aksi halde, küresel pazara açılmaya inatla direnen verimsiz büyük sermayeye "İstanbul Planı" gibi cambazlıklarla yapay solunum yaptırmak suretiyle sorunların aşılması mümkün değildir.


28 Temmuz 2002
Pazar
 
MUSTAFA ÖZEL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED