T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yine, yeni, yeniden...

Deterjan, diş macunu, margarin gibi bazı ürünlerin ısrarla vurguladıkları bir sıfattır "yeni".

Mamulümüz yeni formüllüdür abiler!

Dergi ve gazeteler arasında da yeni sıfatını kullananlara sık rastlanır.

Siyasi oluşumlar da "yeni"- den pek hoşlanır.

Her ne kadar halk "Neresi yeni?" diye sorsa ve yeniliğine pek inanmasa da...

Kimi ürünlerinse yenisi makbul değildir.

Bilhassa ilaç ve tıbbi cihazların yenisine tereddütle yaklaşılır.

Öyle ya, öldürücü olabilir.

Ya da süründürücü yan etkisi vardır.

Bu yüzden gelişmiş Batı ülkeleri, buluşlarını önce fakirlikten kavrulan Üçüncü Dünya ülkelerinde kullanır.

"Yeni Türkiye" adıyla partileşen hareketin, mamul mü yoksa buluş mu olduğuna seçimde halk karar verecek.

*

Yaklaşık on yıl önce girdiği genel başkanlık yarışını kaybeden İsmail Cem, ertesi gün Frankfurt uçağında Selahattin Sadıkoğlu'na "Bir daha aday olmak mı, tövbeler olsun" şarkısını söylerken demek ki yeterince ciddi değilmiş.

Değilmiş ki şimdi bir partinin genel başkanı.

Aslında bu partiye "Yeni Türkiye" adı verileceğine, "Cem'in İlk Partisi" denseydi daha iyi olurdu.

Kısaltılışı da güzel: CİP.
Bir nevi 4x4.
Neyse, geçti artık.
Onlar yeninin cazibesine kapıldılar.

İSTİFA SIRASI

DSP'deki istifaların tam gaz gittiği günlerde, bir okurumuz, Bülent Bey'in de partiden istifa ederek, o sıralar "Yeni Oluşum" adıyla anılan harekete katılmasını beklediğini belirtti.

Böyle bir şey, herhalde Bülent Bey'in aklına gelmemiştir.

Kafası fazlasıyla karışıktı o günlerde.

Gelseydi, istifaların, piyasayı ve Meclis aritmetiğini dakika başı değiştirdiği o dönemde, belki de yardımcısı ve eşi Rahşan Hanım'ı da ikna eder, birlikte istifayı basarlardı.

Hem de o sinirle "Ne haliniz varsa görün!" diyerek...

DOSTLUK

Eski Japon kültürüne göre, parıldayan her şey değersiz ve bayağı kabul edilirdi.

Yeni bir fincan veya vazo, ürküntü verirdi. Çünkü parlayan bir nesne yenidir ve yeni olduğundan, henüz kullanımının ona kazandırdığı "soyluluk" ile değer kazanmamıştır.

Uzun süreli bir dostluk, zamanın kararttığı bir fincanınkiyle eş değerde izler taşır.

Gündelik eşyalarda da arkadaşlıklarda olduğu gibi çatlaklar ve gölgeler bulunur. Bir fincanı fırlatıp atmamak ve bir arkadaşı yaşantından sıyırmamak için sabır ve sadakat gibi son derece önemli, ama artık pek sık rastlanmayan iki duyguya ihtiyaç vardır.

Sabır, yüklendiği rol gereği bir tuğlaya, sadakat ise bir köke benzer.

Sabır acelenin, sadakat ise tüketimin panzehiridir.

Bu iki duyguyu fiziksel bir imge olarak düşünürsek...

Dostluk; tuğlalarla örülür, kökler sayesinde gelişir.

RENKLERİ TARİF EDİŞİMİZE DAİR

Bir arkadaşımız, niçin renkleri birtakım nesnelerle tarif etmeye çalıştığımızı soruyor gönderdiği kısa notunda.

Ne yapalım, bütün renkler "kahverengi", "kavuniçi" yahut "yavruağzı" gibi isimlendirilmemiş ki.

Bu yüzden beyazı pamuk ve gelinlikle, yeşili yaprak ve çimenle, maviyi deniz ve gökyüzüyle, kırmızıyı kan ve gül gibi, herkesin bildiği nesnelerle tarif etmeye çalıştık ki maksat görmeyenlere anlatma isteğiydi.

Yine de bütün bu çabalara rağmen, "yavruağzı" ve "şampanya" gibi renkleri tam olarak anlayabilmiş değilim.

Üstelik, çok şükür gözlerim görüyor.

Renkler konusunda itiraf etmeliyim ki kadınlar daha titiz.

Bir de "krem rengi" diye bir şey var, anlamak mümkün değil.

Gidin bir eczaneye, her renkten krem bulabilirsiniz. Kırmızı, bordo, beyaz, kahverengi, sarı, yeşil, mor...

SEÇİM TARİHİ KESİNLİKLE 3 KASIM

3 Kasım'da seçim için tamam diyenler, şimdi birer birer caymaya, bir- takım şartlar koşmaya başladılar.

- Önce uyum yasaları, sonra seçim...
- Önce siyasi partiler ve seçim kanunu, sonra seçim...
- Önce dişlerimin kanal tedavisi, sonra seçim...
- Önce kem küm, sonra seçim...

Sonunda 3 Kasım'da anlaşacaklar ama, bu yılın değil, muhtemelen 2003 yılının 3 Kasım'ında...

NE MUTLU BİZE

Millî Güvenlik Kurulu toplantısına Başbakanımız da katıldı.
Demek, bugünleri de görecektik!
Ne kadar iftihar etsek az.

İNGİLİZCE KURSU ÖĞRENCİLERİNE SORU

Oturarak stendap yapılır mı?

GÜNÜN SÖZÜ

Başarı azim gerektirir; azim ise irade. Bazı hedefler; başarısız olmaya da değer... Gerçek başarı; başarısız olma korkusunu yenebilmektir...


26 Temmuz 2002
Cuma
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED