|
|
Politikacılar, Özal'ın
hayaletinden korkmalıdır!..
Eski politikacılar yeni, yeni politikacılar da eski partileri kuruyor.. Bizler de yurttaşlar veya seçmenler olarak, "Acaba kim kiminle ne yapacak" diye, tribünlerden izliyoruz olup bitenleri.. Oysa, siyasetten o kadar büyük beklentilerimiz var ki.. Refah, sosyal güvenlik, istihdam, can ve mal güvenliği, barış, özgürlük, insan hakları, çağdaşlık ve modern hizmetler bekliyoruz.. Ama bütün bu beklentilerden, sanki siyasetin haberi yok.. Siyaset proje üretemiyor.. Siyaset vizyon getirmiyor.. Turgut Özal'dan beri, Türk seçmeni siyasete dönük ümitlerini ve güvenini yitirdi.. Yapacakları, yeni icraatı konusunda, Turgut Özal "söz verir"di ve "yapar"dı.. Oysa bu kadrolar "vaad ediyor"lar ve yapmıyorlar.. Çünkü, ne yapacaklarını ya bilmiyorlar, ya da yetkileri ve yetenekleri yok.. Sonuçta siyaset "Ankara'dakiler"in, birbirleri ile yağlı güreş yapması gibi algılanıyor.. Şöyle bir kentlere, çevreye bir bakın.. İstanbul'da, Ankara'da yükselen gökdelenlere, sahil kentlerindeki yapılanmalara bir bakın.. New York'ta, Paris'te, Londra'da, Cannes'da görebileceğiniz lükslükte ve maliyette yapılar var.. Bunların içi de, dünyanın en pahalı markaları eşyaları, gereçleriyle donatılıyor.. Ama bu yapılardan çıkan insanlar, araçlarına gitmek için çamurların arasından geçiyor.. Dünyanın en pahalı otomobilleri, trafik kurallarına uyulmayan, delik, bakımsız yollardan gidiyor.. Tipik bir geri kalmış ülke görüntüsü var Türkiye'de.. Kamu, vergi de alıyor oysa.. Ama gerçek kazançlardan çok, tüketimden, vasıtalı vergiler yoluyla sağlıyor gelirini.. Bu yüzden, vergi ödemeyen gerçek gelir sahipleri daha çok zenginleşiyor.. Bordrolular ise, zaten erimiş olan gelirlerinin büyük bölümünün vergilerle kesildiğini görürken, zenginlerle aynı oranda vasıtalı vergi ödeyip, daha da yoksullaşıyorlar.. Ve kamu, aldığı vergileri de, hizmete dönüştüremiyor.. Belki devletin gerekli veya gereksiz, ama çok büyük olan harcamalarına ve israfa gidiyor vergiler.. Belki partizan yağmalara, rüşvete konu oluyor kamu gelirleri.. Ama yurttaşların, seçmenlerin, "ortak yarın"a bağlılığı giderek azalıyor.. Siyasete "Katılımcı" olarak değil "İzleyici" olarak bakıyor Türk insanı.. "Bunların birbirlerinden farkları yok" düşüncesi yaygınlaşıyor. Turgut Özal, 1980'li yıllarda bu yaygın ümitsizliği kırmıştı.. "Vizyon-misyon-icraat" kavramları, siyasetin temel öğeleri olarak görülmeye başlanmıştı.. Yeni ve eski partilerin kurucularının da, kadrolarının da, bu gerçeklerin ışığında, artık "farklı birşeyler" yapmaları şart.. "Dünyanın en modern ordusu"na ve "Dünyanın en kötü alt-yapılı kentleri"ne sahip bir ülke olmanın ikilemini, daha ne kadar taşıyabilir rejimimiz?.. Dünyanın en kalabalık hükümetine ve parlamentosuna sahip olup, aynı anda, dünyanın en çok "Çözümsüz Sorunlar Stoku"na sahip ülke olmak, dayanılır bir durum değil.. Kıbrıs, Güneydoğu, Vergi Adaletsizliği, Devletin Hantallığı ve Müsrifliği.. Adalet sisteminin aksamaları, şeffaflığın sağlanamaması, kronik enflasyon, işsizlik.. Bütün bu sorunlara çözüm üretmeden siyasete girip parti kuranlar, Turgut Özal'ın hayaletinden korkmalı, utanmalıdır..
ŞAKA
Parti var, parti var!..
Mümtaz Soysal'ın "Bağımsız Cumhuriyet Partisi"nin kuruluş haberi, gazetelerin iç sayfalarında tek sütunluk yer alabildi.. Ama buna çok şaşırmayalım.. Çünkü bugünlerde manşetlerde yer bulan pekçok parti, seçimden sonra, iç sayfalarda tek sütunluk bile haber olmayacak..
KAMU YOKSUL VE ATIL
Perişan Bodrum'a yatan milyar dolarlar..
Bodrum yarımadasının beldelerini, koylarını (bük) gezerken, çarpıcı bir gerçek çıkıyor karşınıza.. Bireyler, Bodrum topraklarına milyarlarca dolar yatırmış.. Kooperatif siteleri, villalar, yalılar ve onbinlerce kibrit kutusuna benzeyen minik yapılar var.. Tam rakamı kestirmek tabiî ki mümkün değil.. Ama herhalde 30-40 milyar dolarlık yatırım yapmış Bodrum'a insanlarımız.. Bu yatırımlar arasında çok pahalı, çok lüks olanlar da var, sosyal konut ölçütünde gündüz-kondular da var.. Bazılarının bugünkü satış fiyatı 1-2 milyon dolar, bazıları ise 25-30 bin dolara müşteri bulamıyor.. Ve bu müthiş yatırımı birbirine bağlayan yollar perişan, dar, delik-deşik. Alt-yapı yok gibi.. Atıklarını, denize arıtmadan döken yerler var.. Bireysel tüketim ile kamu tüketimi ters orantılı Bodrum'da.. Yani Bodrum'da, herşeyin sahibi olan "kamu"nun, ne kadar yoksul olduğunu görüyorsunuz.. O sitelere, kooperatif evlerine, villalara yatırılan kaynakların dörtte biri alt ve üst yapılara harcansaydı, Bodrum, bugünkü perişan halinde olmazdı. Ve bireylerin yatırımları da değer kazanırdı.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |