T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tren istasyonda

Türkiye, seçim yüzünden, AB trenini kaçırıyor mu? Bazıları şu kanaatte: Meclis seçim kararını alır, ama uyum yasalarını çıkarmadan dağılırsa, bu durum ekim ayında yayınlanacak 'ilerleme raporu'na olumsuz olarak yansıyacağı için aralık ayında toplanacak Kopenhag Zirvesi Türkiye'yi 'genişleme haritası' dışında bırakır...

ANAP lideri Mesut Yılmaz bu kanaati yaygınlaştırıyor, hatta "Böyle olursa, ben de AB'yi kampanya konusu haline getiririm" tehdidini savuruyor...

Bu yaklaşımın yanlışlığı ortada. 3 Kasım'da yapılacak seçim sonucunda 'AB yanlısı' güçlü bir iktidar sandıktan çıkarsa, o iktidar, AB üyeliğinin önünü tıkayan yasaları değiştirme yolunda daha ciddi adımlar atabilir. Güçlü bir iktidar, Meclis'ten istediği yasaları zorlanmadan çıkartabilir. 3 Kasım'la 10 Aralık arasında Meclis'in gerekli düzenlemeleri gerçekleştirmesine yetecek bir zaman aralığı var. AB'nin ilgili birimleri, 'seçimi' herhalde 'mücbir sebep' olarak kabul edeceklerdir.

Gerçek bu olduğu halde, gönül, bu Meclis'in kendisinden sonraki Meclis'e, "AB ile uyum yasaları hediye paketi" hazırlamasını istiyor. Seçim tarihini tespit etmek üzere toplanacak Meclis, siyasi alandaki kaymalar yüzünden dengeleri bozulmuş komisyonları hemen oluşturabilir, yasa tasarılarını âcilen görüşür ve genel kuruldan geçirmeyi başarırsa, bu, elbette çok şık bir davranış olur...

Ancak, kendisini fesh kararı alan (veya almaya hazırlanan) bir Meclis'ten, normal zamanda bir-iki ay süren çalışmaları birkaç gün içerisine sığdırmasını beklemenin fazla bir anlamı bulunmuyor. 3 Kasım kararını muhtemelen 'yiğitliğe söz getirmemek için' alacak olan milletvekilleri, yeniden seçilmenin yollarını aramak üzere derhal seçim bölgelerine giderlerse bunda yadırganacak bir yön var mıdır? Deneyimli bir politikacı olan Mesut Yılmaz, 3 Kasım tarihinin telâffuz edilmesiyle birlikte, Meclis'in zımnen bittiğini çok iyi bilir...

İşin özüne bakıldığında daha da ilginç bir durumla karşılaşılıyor. Partilerin önüne "Mutlaka çıkması gereken" notu düşürülmüş 'AB ile uyum yasaları' olarak sunulan paketin içerisinde, 'AB perspektifi' ile taban tabana zıt hükümler de bulunuyor. Şimdilerde "Mutlaka yerine getirilsin" diye bastırdığı "Anadilde yayın" konusunda en kısıtlayıcı hükümleri ihtiva eden RTÜK Yasası'nı, iki ay önce, hükümetin ANAP kanadının çıkarttığını da unutmamamız gerekiyor...

"AB ile uyum yasaları" paketinde yer alan basınla ilgili düzenlemeler kaş yapayım derken göz çıkartan cinsten... Dış görünüşte, "Basında hapis cezası kaldırılıyor", ancak öngörülen 'para cezaları' ocak söndürecek ve ödenemeyecek kadar yüksek; ödeyemeyen zaten hapse düşecek... RTÜK Yasası'nda televizyonlar için konulan akıl almaz yüksek cezalara "AB uyumu" bahaneli yeni yasayla yazılı basın da eklendiğinde, ağzı ve kalemi kilitli bir medya düzenine ulaşılıyor... AB'ye doğru yolalan bir ülkede, "Basın özgürlüğünü kısıtlayıcı yasa çıkartılamaz" türü kestirme düzenlemelere ihtiyaç var; basın özgürlüğünü sakatlayacak maddelere değil...

AB konusunda samimi olanların her şeyden önce çözmeleri gereken sorun ise 'siyasi yasaklar'dır. Bugün ülkenin en büyük partisinin liderinin seçimlere girip giremeyeceğini tartıştıran, bir diğer parti liderini bağımsız adaylığa zorlayan bir büyük ayıbı öncelikle ortadan kaldırmak gerekmez mi? Bir siyasi için 'siyasi yasak' cezasının 'idam' cezasından farkı yoktur. TBMM'ye yakışan, ilk elde, 'siyasi yasak' kavramına son verecek bir düzenlemedir.

Öyle kişilerle ilgili veya karışık düzenlemelere ne gerek var? TBMM toplansın, ana dille öğretim ve yayın dahil bütün hak ve özgürlüklerin önündeki yasakları ve idamı kaldıran, 'siyaset yasağı' uygulamasına son veren üç maddelik bir anayasa değişikliği metni üzerinde uzlaşsın. Süre kısıtlılığı yüzünden bu olamayacaksa, partilerin bu yoldaki samimi kanaatlerini kamuoyuna taahhüt etmelerini bile yeterli sayabiliriz.

Ya "AB treni kaçarsa?" diye soracaklara cevabım kısa: AB Türkiye'yi içine alacaksa o tren kaçmaz; almayacaksa "Kaçırmayayım" diye acele etmeye gerek yok, bizi nasıl olsa bekleyecektir... O trene sonunda bineceğimize benim hiç kuşkum yok...


26 Temmuz 2002
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED