![]() |
![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |
|
![]() |
![]() Geçtiğimiz cumartesi günü (2 Şubat 2002) Konya'da bir Akif İnan'ı anma toplantısı düzenlendi. Akif böylece, ölümünün ikinci yılında ülkenin bir çok yerinde, mütevazı, ama içten, sıcak toplantılarla anıldı. Gerek edebiyatımızdaki yeri, gerekse sendikacılığı marifetiyle ortaya koyduğu eylemi takdir duygularıyla anlatıldı. Akif'le altı yıl önce (1996) Konya'ya birlikte gitmiştik. Zamanın belediye başkanı Doç. Dr. Halil Ürün'ün önderliğinde düzenlenen eğitim konulu bir sempozyuma katılmıştık. O zaman birlikte gittiğimiz Konya'ya, kim derdi ki, gün gelecek, onu anmak üzere yola çıkacağız! Akif sevgisi, bunca insanı ayaklandırmış, bir araya getirmişti. Konya'dan kalkıp Ankara'ya kadar gelen iki dost insan Prof. Ramazan Kaplan hocayla beni alıp Konya'ya götürdüler. O iki dost insanı, Mevlüt Avcıoğlu ile Bayram Dikmen'i böyle bir külfete katlanmaya sevkeden güç Akif İnan'a olan sevgilerinden, saygılarından, dostluklarından başka ne olabilirdi ki? Akif'in, memleketi olan Urfa'da sevilip sayılmasına belki bazı sebepler yakıştırmak mümkün olabilir. Ama Konya'ya ne demeli? Konya'daki dostlar topluluğu için, ona gösterdikleri böylesine içten ve derinden sevginin izahını nerede bulmalı? O yeri, ancak Akif'in gani gönlüne, yaydığı dostluk halesine bağlamaktan başka bir izaha yol bulunabilir mi? Bu kez, Akif'in sendikacılıktaki etkinliğine ağırlık verildi. Kıdemli sendikacılardan, eski milletvekili Mustafa Başoğlu, anma toplantısında hem ülke sorunlarına değindi, hem Akif'in sendikacılığını anlattı. Niyazi Yavuz'sa Akif'in nerdeyse bir şair olduğunu bile, onun sendikacı kişiliğinin arkasında görmeye özen gösterdi. Ancak Prof. Ramazan Kaplan'ın Akif İnan'ın şiirlerini ve şair kişiliğini vurgulayan değerlendirmesi, yeniden dengeyi kurdu. Bu toplantının Akif'i daha çok sendikacı yanıyla tanıyanlarca düzenlenmiş olması, onun kişiliğinin bu yanının öne çıkartılmasını sonuçladı diyebiliriz. Ama son tahlilde, o, etkinliklerinden yalnızca birine indirgenmeyecek denli, emek verdiği her alana kişiliğinin damgasını vurmuş biridir. Cumartesi sabahı, Ankara'dan Konya'ya doğru yol alırken, birkaç saat boyunca dağarcığımızdaki Akif anekdotlarını birbirimize anlata anlata bitiremiyoruz. Dışarsının nerdeyse sıfıra yaklaşan soğuğunu farketmeden yol alıyoruz. Konya'da Akif İnan'ı anmak için bir araya gelmiş dostlar topluluğunca çevreleniyoruz. Ali Küçükkösen'i, Mehmet Harmancı'yı, Mehmet Bakırcı'yı, Yahya Tokmak'ı, Akif Büyükdere'yi, Fehmi Ceylan'ı, Alim Gür'ü tanımanın ve onlarla kucaklaşmanın memnuniyetini yaşıyoruz. Akif'in öğrencisi, yakınlarda profesör olmuş Memduh Gezici'nin samimiyeti de aşan çocuksu, saffetli ilgisine muhatap oluyoruz. Ama biliyoruz ki, bütün bu sevgi tezahürlerinin arkasında Akif'in oluşturmuş olduğu dostluk ve kardeşlik atmosferinin besleyiciliği duruyor. Dönüşte, bizi, Ankara'ya gene sevgili Mevlüt Avcıoğlu getiriyor. Mevlüt hoca Konya'ya Enes Kitap Sarayı'nı kazandırmış. Konya'ya bizi tekrar davet ediyor. İnşallah diyoruz.
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |