|
|
Doğrusu buydu
Maç başladığı andan itibaren bir gece önceki Samsun-Beşiktaş maçının aynısını seyredeceğimizi anladık. Rakip, ceza alanının içine gömülmüş, adam ve alan markajını yerleştirmiş, tatlı-sert bir futbolla ara sıra çıkıp bir puandan fazlasını da hedeflemiş. Yani, kapasitesinin ve gücünün farkında. Galatasaray ise kapasitesinin ve gücünün farkında değil. Ya da bir gece önce Beşiktaş maçını izlememişler. Her zaman olduğu gibi laubali davranışlardan kaybedilen toplar, içeriye katederek oynayan forvet ve orta alanın da yanlara değil göbeğe oynaması. Bu anlayışta gol tesadüfe kalıyordu. Galatasaray, her zamanki deplasman yanlışlarından birini yapıyor, orta alanda bir eksilip hücumda bir fazla oynayarak rakibin kapanına elini sokuyordu. Nuri ve Hüseyin yukardan ve aşağıdan top vermezken, Kamil ayaklarına ustura takmış, jilet gibi savaşıyor. Lider gelen G.Saray ise gerilimi çok sevdiği için avantajını kullanması gerektiğinin farkına varmadan Berkant'ı ve Batista'yı bile yanlara değil, içeriye doğru çıkarak intihar ediyordu. Yahu! bir cumartesi günü İncirli pazarında hızlı yürüyemeyeceğinizi bilmeniz gerekir. Antalya yarı sahası olmuş "arefe günü Mahmutpaşa." Daha oraya adam sokmanın ne alemi var. Gidin yanlara, alın maçı... İkinci yarıda biraz bunu denediler ama sahanın yıldızı Kingston'u ancak ağlara gitmeyen bir topla geçebildiler. Sonra da laubalilikten kaçan 3 gol sonrası atamayana attılar ve Antalya aslanlar gibi savaşıp bir puanı kurtardı. İki kişiyi hastanelik eden Mustafa Çulcu ise bu yorumları dışında çok iyiydi!
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |