|
|
Bu zamanda herkes İngilizce öğrenmelidir!.
Bu "yabancı dil" merakı yok mu, bazan sinir bozuyor.. Dün de "Şaka"da yazmıştım.. Tayyip Erdoğan İngilizce bilmediği ve Türkçe'den çeviri olmadığı için, New York'taki Davos'ta konuşma yapamamış.. Hürriyet bunu başlığa çıkartmıştı.. Tabiî ki bir yabancı dil bilmek çok önemli.. Hani iki kedi karşılaşmışlar.. Biri diğerine "miyav, miyav" demiş.. Öbür kedi buna "hav, hav" diye cevap vermiş.. Birinci kedi şaşırıp, sormuş.. - Neden herkes gibi miyav, miyav demek yerine, köpek gibi havlıyorsun? İkinci kedi gülmüş.. - Aptal kedi.. Bu zamanda herkes bir yabancı dil konuşuyor artık, demiş.. Durum, insanlar için tabiî ki farklı.. Keşke Tayyip Erdoğan da, Princeton'a veya Harvard'a gitmiş olsaydı.. Ama bildiği her dilde saçmalayan kimleri tanımadık ki? Rahmetli Vehbi Koç, her sohbetin sonunda dert yanardı.. - Ah Mehmet Bey.. Bir yabancı dil bilseydim, herşey çok farklı olurdu... Çok büyük işler başarırdım!. Mesela Ecevit'in İngilizcesi çok iyi ve kamuoyu yoklamalarındaki oy oranı yüzde 2,5.. Tayyip Erdoğan da hiç İngilizce bilmiyor ve oy oranı yüzde 20'nin altına hiç inmiyor.. Bu durumda "Keşke Ecevit de İngilizce bilmeseydi" diyemeyiz elbet.. Çünkü politikada ve yönetimde, başarı ile yabancı dil bilgisi arasında illiyet bağlantısı yok.. Ama bir yabancı dil ve özellikle İngilizce, bu çağda insanın dünyayı daha iyi anlamasını sağlıyor.. Nasıl Rönesans'ı Latince bilen 40 tane Avrupalı aydın, birbirlerine yazarak kıta boyutunda başlattıysa, İngilizce de öyle.. Bilimin, teknolojinin, diplomasinin ve global kültürün dili, İngilizce.. Ama yine de bazan Fransızca, bazan Almanca, İngilizce ile çatışmaya girmekte.. Bir Davos toplantısında, gazete yöneticileri için yapılan kapalı oturuma katılmıştım.. Fransa'dan "Le Monde"un, İngiltere'den "Financial Times"ın, Japonya'dan "Ashai Shimbun"un genel yayın müdürleri vardı.. Beni de Türkiye'den davet etmişlerdi. "Güneş"in başyazarı ve genel yayın müdürüydüm.. Bir İsviçre dağ kulübesinde (şale), bizi 3 gün kapattılar.. Dünya basınının sorunlarını aramızda tartışacağız.. Önce usulü tartıştık.. Aramızda Almanya'dan, Finlandiya'dan, Brezilya'dan, İspanya'dan gelenler de var.. Ben "ortak konuşma dili İngilizce" olsun diye teklif ettim.. Herkes onayladı.. Sonra konuşmalar başladı.. Sıra Le Monde'un başyazarı Tatu'ya geldi.. O Fransızca konuştu.. Herkes şaşırmıştı.. Ben söz istedim ve Türkçe konuşmaya başladım.. Herkes iyice şaşırdı.. Sonra derdimi İngilizce anlattım.. - Bizim nüfusumuz Fransa'nın nüfusundan fazla. Yani Türkçe, ana-dil olarak Fransızca'dan daha çok insan tarafından konuşuluyor.. Ama anlaştık ve bu toplantıda ortak dil olarak İngilizce'yi seçtik.. Herhalde Fransız meslektaş, Fransızca konuşup, bize şaka yaptı.. Ben de Türkçe konuşup, şakayı sürdürdüm.. Şimdi isterseniz hepimiz İngilizce'ye dönelim, dedim.. Gülüşmelerden sonra, Fransız meslektaş da, İngilizce konuşmaya başlamıştı.. Tayyip Erdoğan'ın mutlaka İngilizce öğrenmesi gerekiyor.. Bu da zor bir iş değil.. İsmet İnönü, 1950'lerde İngilizce öğrenmeye başlamıştı.. Dünyayı anlamanın en kestirme yolu buydu.. Ve İnönü o zaman, şimdiki Tayyip Erdoğan'dan, en az 20 yaş büyüktü.. İlle de, İngilizce'yi Türkçe gibi akıcı konuşmak da şart değil.. Okuduğunu, dinlediğini anlamak yetiyor. Tercümanlar, teknik detayları daha iyi iletir, hem de cevap için düşünme süresi bırakırlar.. Yine de yabancı dil bilmek herşeyi halletmiyor.. Keşke şu 3'lü Koalisyon liderleri, sadece kuş dili bilselerdi ve ekonomiyi müflis ve toplumu yoksul etmeselerdi.. Ve Devlet Bahçeli de, Türkçe konuşurken, "ekonomi"ye "ekönömi" demeseydi..
GÖZYAŞI
Acıları paylaşıyoruz!.
Bazan insanın canı, değil şaka yapmak, tebessüm etmek bile istemez.. Afyon'daki depreme yine canlar verdiğimiz bu pazar, böyle bir gün işte.. Ölenlere rahmet, yaralılara şifa diliyoruz.. Hepimize, ulusça geçmiş olsun..
DEPREM
Önlenemez ama hazırlıklı olunabilir!.
Afyon 5 yıl aradan sonra, bu defa Bolvadin merkezli sallandı.. 1995'in Ekim'indeki depremde 100 kişi ölmüş, 25 bin kişi evsiz kalmıştı Dinar'da.. Dün de ölü sayısı, bu satırları yazarken 25'i geçmişti.. Biliyoruz.. Depremi önlemek mümkün değil.. Ama önlem alınıyor ve can kaybı gibi maddi kayıplar da asgariye indiriliyor.. Dün toprağa verdiğimiz profesör Aykut Barka da, daha uzun yıllar hizmet etmesini dilediğimiz profesör Işıkara da, bu konuda toplumu bilinçlendirdiler.. Bu arada AKUT gibi sivil toplum kuruluşları, hazırlıklı olmanın somut işaretlerini verdiler.. Hiç unutmayalım.. "Kuzey Anadolu Fayı" üzerindeki her deprem, gelecekteki yeni depremlerin tetikleyicisi veya habercisi.. Son 2000 yıl değerlendirilerek yapılan istatistik-öngörüler, önümüzdeki 30 yıl içinde, İstanbul'un da bulunduğu hatta, şiddetli bir depremi işaret ediyor.. Ama bu, sadece Anadolu'nun veya İstanbul'un yazgısı değil.. San Francisco ve Los Angeles'i de üzerinde taşıyan "San Andreas Fayı", bizdekinden daha şiddetli bir müstakbel depremi haber veriyor.. Yani kaderci olmayalım, hazırlıklı olalım..
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |