|
|
"Ne pahasına olursa olsun çok kültürlü yapı"
Allah'tan henüz 312 ve 159'un yeni ve ağırlaştırılmış şekilleri yasalaşmış değil. Yoksa yukardaki sözler, nasılsa bu iki yasa maddesinden birisinin kapsamına girebilirdi. Girebilirdi; eğer bu sözler bize ait olsaydı. Neyse ki başbakana ait. Başbakan Bülent Ecevit bu lafları, bir iki gün önce Bulgaristan'a yaptığı ziyaret sırasında söylemiş. Geziyle ilgili haberlerden birinin sonuna, ustaca gizlenmiş bir tek cümleden ibaret. Diyor ki Başbakan Ecevit: "Balkan ülkelerinin çok etnisiteli, çok dinli ve çok kültürlü yapısı ne pahasına olursa olsun korunması gerekir." Başbakan bu sözleri ile Bulgaristan'daki Pomakları ya da Romanları kastediyor değil. Bulgaristan Türklerinden söz ediyor açıkça... Bulgaristan nüfusunun neredeyse yüzde 8-10'unu oluşturan Türklerden. Sanırım, Bulgaristan Türklerinin ağırlıklı olarak yer aldığı Haklar ve Özgürlükler Partisi yetkilileri ile görüşmesinden sonra yaptığı konuşmadan bir tek cümle bu... Türkiye Bulgaristan'daki durumdan çok memnun. Avrupa Birliği yolunda hızla ilerleyen Bulgarlar ülkelerindeki etnik azınlıklara AB'nin öngördüğü bütün özgürlükleri tanıma yolunda da kararlı adımlar atıyorlar. Bu adımlardan ve Bulgar hükümetinin çabalarından en fazla yararlananlar ise Türkler. Türklerin isimlerinin dahi değiştirildiği, Türkçe konuşmanın kısıtlandığı ve Türkçe eğitimin yasaklandığı dönemler artık geride kaldı. Türkler kurdukları siyasi parti ile seçimlerde 28 sandalye kazandılar ve ülkenin siyasal yapısı içinde kilit roller üslendiler. Hükümete girdikleri gibi önemli gövlere de getirildiler. Meclis başkan vekili, hükümette iki bakan ile bazı illerin valileri Türk. Her türlü kültürel haklara sahipler. Üstelik bu haklar sürekli genişletiliyor. Önce kendi dillerinde radyo-televizyon yayını yapma hakkına kavuştular. Sonra eğitim hakkına... Türkçeyi, yani ana dillerini devlet okullarında ve kendi alfabelerinden öğrenme hakkına da kavuştular. O nedenle başbakan, "Bulgaristan'ın çok etnisiteli, çok dinli ve çok kültürlü yapısının ne pahasına olursa olsun korunması" gerektiğini söylüyor. Yani Türkiye Bulgaristan'daki bu yapıya büyük önem veriyor. Devam etmesi gerektiğine inanıyor. Bölgedeki istikrarın buna bağlı olduğunu belirtiyor. Bulgaristan Türklerinin ve onların Türkiye'deki akrabalarının yakın geçmişte neler çektikleri unutulmadı. İnsanların kendi dillerinde konuşamamasının, çocuklarına kendi dillerinde isim koyamamasının, ana dillerinde eğitim yapamamasının ne kadar kahredici, insan onurunu ayaklar altına alan bir durum olduğuna tanık olduk. Bu ıstırabı birlikte yaşadık. Bu duruma sebep olanları lanetledik. Bunun bir insanlık suçu olduğunu haykırdık. Bize kulak vermeyen Avrupa ülkelerine lanetler yağdırdık. İnsan hakları forumlarında Bulgaristan Türklerinin haklarını dile getirdik. Ana dilde eğitimin, konuşmanın ve yayının en temel insan haklarından olduğunu vurguladık. Şimdi Bulgaristan Avrupa Birliği yolunda güvenli adımlarla yürüyor. AB'nin istediklerini süratle yerine getiriyor ve Kopenhag Kriterleri'ne uyma konusunda büyük mesafeler alıyor. Bulgaristan bunları yaptığı için, söz gelimi Türklere ana dillerinde yayın ve eğitim hakkı verdiği, onlara parti kurdurduğu için ne bölünüyor ne de küçülüyor. Tam tersi, birlik ve beraberliği daha da pekiştiği için güçleniyor ve uluslararası saygınlığı artıyor. Bir zamanlar düşmanca ilişkiler içinde bulunduğu Türkiye ile de ilişkileri düzeliyor. İyi komşuluk ilişkileri, ekonomik ilişkilerin gelişmesine de yardım ediyor. Türk işadamları Bulgaristan'da yatırımlarını genişletiyor. Şimdi bu ortamda, bir Bulgar Orgenerali Türklerin yaşadığı bölgelerden birinde, tamamen Türklerden meskun bir köyde, Bulgarca eğitim yapacak bir okulun açılışına katılsa. Ve açılış töreninde, Türkçe eğitim isteyen Türkleri ve buna destek veren Bulgar demokratlarını ağır bir biçimde suçlasa... Arkasından da şu lafları etse: ''Bulgar ulusu, cumhuriyeti geleceğe taşıma kararındadır. Bunun önüne kesmeye gayret eden çevreleri hepimiz yıllardır izliyoruz. Maalesef gördüğümüz o ki, henüz saplandıkları o bataklığın farkına varmış değiller. Henüz o ihanet çukurundan çıkmaya niyetli değiller. Bulgar Silahlı Kuvvetleri her türlü ihanetin karşısında dimdik ayaktadır.'' Ecevit, diğer yetkililer ve "ana dilde eğitim olmaz" fetvası veren bazı yarı- aydınlar, yarı-demokratlar, "bizim şartlarımız başka" tekerlemesinin dışında, bu sözlere ne derlerdi acaba?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |