T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ayasofya'da çan sesleri

Avrupa Konseyinde, bir kaç Romanyalı milletvekili, bir karar sureti aldırmak için teşebbüse geçtiler. İstedikleri şey, Ayasofya'nın, müze olmaktan çıkarılıp, ibadete açılmasıdır.

Burada hatırımıza gelebilir ki, acaba, Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması isteği, onun tekrar cami olarak kullanılması mıdır? Hayır... İstek, Ayasofya'nın, Hıristiyanlığın bir merkezi olarak, kilise haline döndürülmesidir.

Bu öneriyi, Konseye getirmek isteyen üyeler, Büyük Romanya Partisine mensup milletvekilleridir. Bu parti, Romanya'da, aşırı milliyetçi bir parti olarak tanımlanmaktadır. Aşırı Milliyetçi bir görüntüye sahip olmasına rağmen, üyelerinin çoğunluğu, Macar ve çingene yani Roma azınlıklarına sahiptir. Bu parti, üzerindeki aşırı milliyetçilik etiketi dolayısıyla halen Avrupa Konseyi siyasi gruplarından birisine üye olamamıştır. Üye olmak için başvurduğu, Avrupa Demokrat Grubu ise, üyelik için gerekli şartların mevcut olup olmadığını incelemeye almıştır.

A vrupa Konseyi Genel Kurulu toplantısının son gününe kadar, bu konuda önerge hazırlayan parlamenterler, önergenin kabulü için gerekli imzayı bulamamışlardır. Hatta, Romanyalı üyelerin çoğu, bu öneriye imza bile atmamıştır. Öneri sahibleri Parlamenterleri benimle tanıştırmak için, beni bulan Romanyalı diğer parlamenterler benden bazı bilgiler almak istemişlerdir. Bana ilk sordukları sual şu olmuştur:

-Biz Ayasofya'nın tekrar Hıristiyanların ibadetine açılmasını istiyoruz. Ayasofya, daimi olarak olmasa bile, christimas zamanında bütün dünya Hıristiyanları, Ayasofya'da toplanıp ayin yapmalıdırlar. Bu karar Türkiye'ye turist gelmesi bakımından çok faydalı olur. Türk ekonomisine katkıda bulunur. Siz bu öneriyi nasıl karşılarsınız?

Onlara verdiğim cevap, açık ve net olmuştur.

-Ayasofya'nın tekrar ibadete açılması gerekirse, akla onun tekrar cami olarak kullanılması gelir. Türkiye'de bu yönde büyük bir kamuoyu baskısı mevcuttur. Konuyu Avrupa Konseyinde tartışmaya açarsanız, bu tartışmanın sonucunda, Ayasofya tekrar Cami'ye çevrilebilir.

Konuşma bu minval üzerine devam etti. Şunu anladım ki, bu öneriyi ortaya getirenlerin, ne Ayasofya ve ne de Türkiye üzerinde hiçbir bilgileri yok.

Onlara sordum:

-Ayasofya'yı Hıristiyanlığın bir merkezi olarak açmak mı istiyorsunuz? Hangi Hıristiyanlığın? Katoliklerin mi? Ortadoks'ların mı? Yoksa bu dini başka şekilde yorumlayan kiliselerin veya dini grupların mı?

Onlara vaktiyle Ayasofya üzerinde, yapılan tartışmaları anlattım. Bu tartışmalarda, ortadoks din Adamları'nın, Ayasofya'da Papa'nın külahını görmektense, Müslüman sarığını görmeyi tercih ettiklerini tarihi olaylarla anlatmaya çalıştım.

-Ortadokslar, christimas'ı kutlamak istiyorlarsa, zaten bunu Fener Patrikhanesinde yapıyorlar... Katolikler ise, bu ayinleri Roma'da yapmak varken, niçin Ayasofya'yı tercih etsinler?

Burada hadise, birkaç Avrupa Konseyi üyesi Parlamenterin, fantezisinden ibaret görülebilir. Ancak, konuya başka bir açıdan yaklaştığımız zaman, ortaya batı dünyasının çifte standardı çıkmaktadır.

Bir an için düşünelim: Bu öneriyi, birkaç Türk Parlamenter, Avrupa Konseyine getirmiş olsaydı... Yani Ayasofya'nın tekrar cami haline döndürülüp, ibadete açılmasını isteseydi... Türkiye içinde ve dış dünyada koparılacak fırtına'yı hayal edebilir miyiz... Kafa ayni fanatik kafa... Ancak, bu kafaları, değerlendirmeler farklı...

Dini terör dendiği zaman, sadece İslam adına terör yapanların akla gelmesi... yanlış bir yaklaşımdır. Kendi kendimize soralım: Dini, terör vasıtası olarak kullananlar sadece Müslümanlar mıdır?

Geri dönüp tarihe bir göz atalım: Kıbrıs'ta, kiliseleri silah deposu haline getiren Makarios, tarihe neden bir aşırı dinci terörist olarak geçmedi? Girit'te, Müslümanları katleden organizasyonların başında Yunan Ortodoks papazları yok muydu? Kiliseler silah deposu haline getirilmemiş miydi?

Çeçenistan'da, Ruslara karşı çarpışan elemanlar arasında, İslam adına harbettiğini söyleyen unsurların var olduğundan bütün dünya medyası bahsediyor. Ancak, Rus Ortodoks din adamlarının Çeçenistan'daki Rus askerlerine siz Ortodoksluğu savunuyorsunuz diye propaganda yaptığını sadece bazı kaynaklardan öğreniyoruz.

Durmadan tekrarlıyoruz: Terörün dini yoktur... Acaba hatırımıza getiriyor muyuz ki, Bin Ladin'i, terörist olarak, tarih kitaplarına geçirecek kalemler, aynı sıfatı Makarios için de kullanacaklar mıdır?

Öyle zannediyoruz ki, Romanyalı parlamenterler, dilekçelerini işleme koyabilmek için yeterli imzayı bulamıyacaklardır. Veya bu imzaları tamamlasalar bile, Konsey Başkanlık Divanı'nın bunu ciddiye alacağını zannetmiyorum.

Diyebiliriz ki, Ayasofya'yı, tekrar Kilise olarak açmak isteyen, sadece birkaç fanatik Romanyalıdır. Fakat acaba, birkaç Türk Parlamenteri, Ayasofya'nın tekrar cami olarak ibadete açılması için bir önerge hazırlasalardı, gerek Türk medyasında ve gerekse batı medyasında koparılacak fırtınanın farkında mıyız? Bizim üzerinde durmak istediğimiz husus, işte bu çifte standarttır.

Çifte standart, bir demokrasi ayıbıdır... İnsanlık ayıbıdır... Batı medyası bu ayıpla maluldür... Hiç olmazsa biz, Türk Medyası olarak, bu ayıptan ayıklanmalıyız... Dilimizden, aşırı İslam teröristleri deyimini atmamız gerekmektedir.

Terörist listemize, Hıristiyanlık gibi yüce bir dini alet etmeye çalışan birkaç din adamını da ilave edelim. Bu aynı zamanda, bizim için tarihi bir görevdir de...


4 Şubat 2002
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED