|
|
AB'ye tam üyelik müzakerelerine başlayan Letonya'nın "yeni Demir Leydi" lakaplı Cumhurbaşkanı Freıberga, bu konuda Türkiye'yi geçmelerinin en önemli nedeni olarak "siyasi irade"yi gösteriyor.
Sizin yaşamınız, ülkenizin kaderi gibi, mücadele ve çilelerle dolu. Ülkeniz hızla gelişiyor. Bu hikayenin sonu ne olacak? Umarım bu mutlu sonla biten bir hikayedir... Ama Sibirya'ya mülteci kamplarına sürülen bir- çok Letonyalı, bu mutlu sonu asla göremeyecekler. Ben biraz daha şanslı olanlar arasındaydım. Ülkemin bağımsızlığını kazanma hayali, beni normal hayata döndüren temel şeydi. "Doğu Avrupa'nın Demir Leydisi" olarak adlandırılıyorsunuz. bunu benimsiyor musunuz? Çok sıcak kanlı bir kadın olduğumu düşünüyorum. Ama eğer konu "hedefe kilitlenme" ise o zaman "Demir Leydi" olarak adlandırılmayı isterim. Çünkü konu ilkelere, ilkeleri savunmaya ve sağlam bir hedefe sahip olmaya geldiği zaman, evet kanunlarım vardır, bunları gerçekleştirebilme iradem de... BM Milenyum Zirvesi'ndeki Kadın Liderler Toplantısı'nda, "100 yıl önce bu toplantı yapılsaydı, Kraliçe Elizabeth katılan tek kişi olacaktı" dediniz. Bugün de bu sayı 10'u geçmiyor... Asırlar boyunca lider imajı, "Lider kesinlikle erkek olmalı" fikriyle yakından bağlantılı düşünülmüştür. Günümüzde daha modern daha demokratik bir liderlik kavramı bunun yerini almaya başladı. Aralık 1999'da AB Konseyi, ülkenizi kabul görüşmelerini başlatmaya davet etti. Türkiye daha önce başvurmuştu ama ülkeniz bu konuda bizden önde. Bunun sebebi ne olabilir? Bunun "siyasi irade" ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Letonya halkı uzun süre demir perde altında kaldığı için, çok zaman kaybetti. Letonyalılar geçen zamanı yakalamak istiyor. Türkiye'nin böyle bir aceleciliği yok. Türk halkı haklı olarak mutlu ve hayatından memnun. Kendilerini, bunun hızla yapılması gerektiği konusunda baskı altında hissetmiyorlar. Bu biraz da "güneyli mantalitesi"... Müslüman bir ülke olarak Türkiye'nin AB'ye girmesinin mümkün müdür? Neden olmasın? Çünkü Fransa gibi ülkeler önemli miktarda Müslüman azınlığa sahip. Dinin, bugünün yeni Avrupa Topluluğu'nda önemli bir unsur olduğunu düşünmüyorum. Bu iyi ya da kötü olabilir; yorum yapmayacağım. Fakat bugün seküler bir Avrupa ile yüz yüzeyiz. Hıristiyan âleminin Avrupası geçmişte kaldı. Bazıları, farklı olmanın "riske girmek" olduğunu iddia ediyorlar... Bence bütün hayat bir risktir. Riskte olmadığımız tek yer tabutumuzdur. AB'nin gücünün, değişme yeteneğine sahip olması ve dinamik olmasından geldiğini düşünüyorum. Bence tek ciddi risk, güçlü demokratik değerlere ve kurumlara sahip olmayan bir ülkenin Avrupa ile entegre olmasıdır. Çünkü bu durumda bütün bir sistem yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. İkinci ciddi problem, ekonomi ile ilgili. Piyasadaki ekonomik eşitsizliklerin ancak zamanla halledilebileceğini düşünüyorum. Ülke yönetimindeki kişisel ilkeleriniz nelerdir? İnsanları daha inançlı görmek istediğimi düşünüyorum. Sanırım, zayıflıklarımızı bilmek neleri bilmemiz ve yapmamız gerektiğini gösterir. Tek cümle ile ifade etmem gerekirse, her vatandaşının bugünden daha yüksek gelire sahip olduğu, demokratik kurumlara ve seçilmiş temsilcilere inancın olduğu, onların kendilerini iktidarda hissettikleri bir Letonya görmek istiyorum. Vatandaş devleti inşa eden ve iktidardaki kendi temsilcilerini denetleyendir. İktidar daima halka karşı sorumludur. Globalleşmenin mutluluk getireceğine inanıyor musunuz? Hayır. Globalleşme ne mutluluk ne de başka bir şey getirir. Mutluluk daha çok insanın kendi yüreğindeki bir şeydir. Ben kesinlikle her insanın kendi kişisel mutluluğundan sorumlu olduğu kanaatindeyim. Globalleşmenin pozitif şeyleri getirmesini sağlamak bizim sorumluluğunuzda; negatif etkilerine karşı mücadele etmek için çok çalışmamız gerek. Her şey firsatları ve tehlikeleri beraberinde getirir. Bizim tetikte olmamız, uyanık olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bütün insanları tektipleştireceği, kültürel motifleri yokedeceği endişesini taşıyanlar var... Ben böyle görmüyorum. Fransa'da, İspanya'da farklı dinler, farklı lehçeler, farklı özellikler göreceksiniz. Türkiye'de de bölgesel farklılıklar, bölgesel lehçeler var. Bu, insanın çevresine nasıl direndiği ile ilgili. Benim temennim bu farklılıkların bir zenginlik kaynağı olarak kalması. Tam tersine zorbalığın, silahlı çatışmanın, acımasızlığın bir kaynağı ya da mazereti olarak kullanılmaması. Ülkemizi ziyaret etmeyi planlıyor musunuz? Çok istiyorum. Yakın bir zamanda böyle bir planım yok; ancak her zaman Türkiye'yi ziyaretlerim için bir hedef olarak düşünmüşümdür. Umarım bu önümüzdeki günlerin birinde olur. Letonya sizin yakın komşunuz değil; ancak sizi çok yakınında hissediyor. Türkiye'yi ziyaret eden birçok Letonyalı ülkenizi çok güzel buluyorlar. Lütfen siz de Letonya'ya gelin; özel misafirlerimiz olarak karşılanacaksınız. AVRUPA'NIN YENİ 'DEMİR LEYDİ'Sİ Letonya Cumhurbaşkanı Vaıra Vıke-Freıberga, "Avrupa'nın yeni Demir Leydisi" olarak anılıyor. Başkent Riga'da doğan, ancak Almanya'da mülteci kamplarında ve Fas'ta büyüyen, üniversiteyi ise Kanada'da okuyan Freıberga, ülkesine 53 yıl sonra dünyaca ünlü bir profesör olarak döndü ve devlet başkanı oldu. Entelektüel birikimi, tok sesi, koyu mavi gözleri ve güçlü kişiliği ile karizmatik bir kimlik sergiliyor. Beş dili çok iyi konuşan Freıberga, sözünü asla sakınmıyor ve bu dürüst tavrı, halkı tarafından çok seviliyor. Sorularımıza verdiği yanıtlar da Freıberga'nın vizyonunu gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı Freıberga, Türkiye'yi de çok yakından izliyor; bizim kendi adımıza yapmamız gereken tespitleri o çok uzaklardan yapmış bile. "Letonya AB üyeliği sürecinde Türkiye'i neden geçti" sorusuna, "Biz demir perde altında kaybettiğimiz zamanı yakalamak istiyoruz. Türk halkı ise mutlu ve hayatından memnun, böyle bir kaygısı yok" cevabını veriyor.
|
|