T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Fanatizm 'futbol kültürü'nü hadım ederken...

Geçen hafta, Çarşamba gecesi Bursa'da oynanan Türkiye Kupası final karşılaşmasını izlemek için, Beşiktaş-Kocaelispor maçına gittim.

Hani Nuri Pakdil'in, eskiden, oynanan maçı değil de, sırf seyircileri 'izlemek' için ara-sıra stadlara gittiği söylenir ya; seyrek de olsa, her futbol karşılaşmasına gittiğimde bunu hatırlarım..

Nuri Bey haklı; insanların anında değişen rûh hâllerini ve buna bağlı olarak hareketlenip aşırı uçlara varan tepkilerini bizatihî yerinde görmek, ne derecedeki şeylere de kıymet verip, nelere sevindiğini veya üzüldüğünü tespit etmek için, her hâlde futbol stadlarını dolduran seyirciler kadar uygun 'denek' bulunamaz..

Ancak, artık stadlar yalnız seyircilerle dolmuyor; 'fanatik' denilen bir tür, bilindiği gibi, maçların tuzu-biberi çoktan beri..

Ben, elbette, sadece seyircileri ve bu arada 'fanatik'leri değil, oynanan futbolu da izledim.

Beşiktaş kötüydü; final atmosferine adapte olamamış izlenimi uyandırdı bende. Seyircisinin coşkusunu boşa çıkardı maç boyunca. Kocaelispor kontrataklarla sonuca gitti; top saklamasını bildi; oyunu istediği gibi yönlendirdi; diyebilirim ki, Beşiktaş'a bir-iki fırsat dışında gol şansı bile vermedi. Ve bileğinin hakkıyla kupayı müzesine götürdü. Tebriği de hak etti..

Kendimi bildim bileli Beşiktaşlı'yımdır; babam da Beşiktaş'ı tutardı, ondan bana geçti, çoğu takım taraftarı gibi..

Bilmeden girdiğim stadda, kısmet bu ya, tam da Beşiktaşlı taraftarların arasına düştüm. Bir Beşiktaşlı olarak, bundan şikâyetim olamazdı elbette. Fakat, birtakım 'fanatik' grupların gerek maç esnasında, gerekse maç sonunda ortaya koydukları manzara, son derece düşündürücü, üzücü ve can sıkıcıydı.

Gerçi Kocaelispor taraftarları arasında da 'fanatik'lerin varlığı (maç esnasında, sahayı birkaç kere konfeti ve meşale yağmuruna tuttular; oyunun duraklamasına neden oldular) belliydi ama; bir Beşiktaşlı olarak, neticede "Beşiktaş seyircisi"ne, belki yönetime ve hatta muhtemelen "Beşiktaşlılık rûhuna" mâlolacak taşkınlıklara, kırıp dökmelere hem anlam veremedim, hem de bu küçük çaplı 'terör'ü "Beşiktaşlılık"a yakıştıramadım..

Aslında, 'fanatik'ler garip, pek tuhaf varlıklar.. Herkesin "ak" dediğine, onlar "kara" diyebiliyor. Az önce ana-avrat küfrettiği futbolcusunu, biraz sonra göklere çıkarabiliyor, onu yere-göğe sığdıramıyor.. Futbolu, 'objektif' kriterler eşliğinde değerlendirmeleri mümkün değil! Örneğin, karşı takım futbolcusunun attığı bir vücut çalımını burun kıvırarak izliyor. Yine, ağır bir faule maruz kalan karşı takım oyuncusunun çektiği acıyı vurdumduymaz bir edâyla seyrediyor, hatta faulü yapanı alkışlıyor.. Haklı-haksız hakemi ıslıklıyor.. Onlarla tartışmak da imkânsız! Size, sizi bir kaşık suda boğacakmış gibi bakıyorlar..

Maç sonunda, bir takım sözüm ona "Beşiktaşlı" 'fanatik'lerin üzüntülerinin, giderek öfkeye dönüştüğünü dehşet içinde kalarak, gördüm. Bundan nasibini alan onlarca koltuk, parçalandı ve saha içine atıldı.. Yazık!

Alt tarafı, Beşiktaş yenilmişti.. Dünyanın sonu değildi ya.. Ama 'fanatik' öyle bakmıyor! Zira 'kişiliksiz' ve 'kimliksiz'! Bir türlü edinemediği kimliğini/kişiliğini, tuttuğu takımda hayata geçirmeye çalışıyor.. Dolayısıyla Beşiktaş galip geldiğinde dünyalar onun olurken; yenildiğinde dünyası yıkılıyor.. Söylemek bile fazla: Yalnız Beşiktaş'ın 'fanatik'leri için değil, tüm takımların 'fanatik'leri içinde geçerli bir olgu bu..

'Fanatik'lerin sayısı günden güne arttıkça, Türkiye'de "Futbol kültürü"nün gelişmesini boşuna beklemesin futbol kamuoyu!..


8 Nisan 2002
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED