T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Savruluyoruz

"-Tank ihalesini İsrail'e vermeye mecburduk"

Neden? Çünkü Almanya ve Amerika bizi İsrail'e mecbur bırakmıştı. Güvenlik konusunda bunca hassasiyetimize rağmen kendi tankımızı kendimiz modernize etmek gibi bir beceriden de yoksunduk!

-İsrail'i kınamaya mecburduk.

Çünkü İslam dünyası hatta tüm dünya İsrail'in Filistin'de yaptıklarını bir vahşet olarak nitelemişti. Susmak, İslam bağını hiç dikkate almasak bile, bölgemizdeki bir insanlık dramı karşısında duyarsız kalmak demekti.

Orada Ecevit doğaçlama bir tepkide bulundu. İsrail'in Filistin'e karşı yürüttüğü kanlı operasyonu "soykırım" olarak niteledi. Ama gösterilen tepki karşısında dediğine diyeceğine pişman oldu. Koca bir ülkenin başbakanı olarak pot kırdığını (!) anladı. Çünkü İsrail gibi bir dünya gücünü, daha da önemlisi onun dünyaya dağılmış buzdağı niteliğindeki diasporasını öfkelendirmişti. Onlar öfkelenince ne olacağı, öfkelendikleri ülkeye nasıl bir bedel ödetecekleri tahmin edilemezdi. Onlar Amerika'da büyük etkinliğe sahipti. Biz de Amerika hapşırınca nezle olan ülkelerdendik. Ekonomimiz bir yandan siyasetimiz bir yandan Amerika'daki dalgalanmaların yoğun etkisinde idi. Ayrıca Amerikan Kongresi'nde Ermeni tasarıları görüşülürken Yahudi lobisi Türkiye'den yana çıkmıştı. Ya onlar bu desteği çekerlerse... Ya aleyhimize dönerlerse... Amerika'da bile yapayalnız kalırsak...

Ecevit'in "soykırım"dan bahsettiği gün ve gece Hariciye dokuz doğurmuş rivayetlere göre... Washington ile Ankara arasında telefonlar hiç susmamış. Ecevit aklını peynir ekmekle mi yiyesiymiş. Bütün bunlar Başbakan'ın kullandığı bilmem kaç model "Erica" daktilo yüzündenmiş. Aslında bundan daktilonun değil Ecevit'in çok eskidiği mesajı alınmalıymış!

-Ve Ecevit "soykırım"ı sözcüğünü düzeltmek zorunda kalıyor. Ama o düzeltmede bile biraz Ecevit var. Düzeltiyor ama, çok da düzeltme değil söylenenler. "Bazı çevrelerce maksadını aşan yorumlara neden olduğu" gibi bir ifade kullanıyor. Yani "Ben söyledim ama, yorumlar maksadı aştı..." demek istiyor. Yani demek ki "soykırım"ın maksadını aşmayan boyutunda bir gerçeklik var.

Ama bu da tatmin etmiyor tabii ki, Yahudi lobisini ve yerel uzantılarını...

-Hadi ikinci bir düzeltme... Bu defa tam istenen gibi... mi acaba?

"Ben aslında İsrail halkına çok önem veririm....Üzücü bir ifade kullanmak istemezdim. Üzüntü vermiş olmak istemezdim. Biz Museviler'le tarih boyunca çok yakın ilişkiler içinde olduk..vs." "Mi acaba?" diye şerh düştüm çünkü, Yahudi lobisinin bu ifadelerle bile tatmin olması ihtimali zayıf. Çünkü açıklamada hâlâ Ecevit var. Ecevit bu sözlerin hemen akabinde "Filistin'e karşı yapılan son işgal hareketilerinin de sona ermesini temenni ediyorum" cümlesini eklemiş. Yani "soykırımdan dolayı özür beyan ediyorum ama gene de orada bir şeyler yapıyorsunuz" anlamına bir açıklama bu... Deyim yerindeyse "kerhen" yapılan bir açıklama. Soykırım konusunun bu açıklama ile sona erdiğini düşünebilir miyiz, yoksa Başbakanlık seviyesinde yeni savruluşlara hazır mı olmalıyız? Bu soru ortada.

"Soykırım" tartışmasında ne yazık ki Filistin gerçeğini aşan ve tüm dünyaya "pazarlık" intibaı veren sakil bir görünüş var. "Ermeni soykırımı" iddiası, Yahudi lobisinin insafına bağlı ve onlar da arkamızdan çekilirse biz soykırım yapmış olacağız. Onlar bizi kurtardı biz onları kurtardık" gibi sakil bir görüntü... Amerika ile ilişkilerde "Yahudi lobisi"nin ipoteği altında bir Türkiye görüntüsü... bir başka boyut. "Yahudi lobisi"nin Türkiye Başbakanı'na bile özür beyan ettirecek gücü... bir başka boyut... İsrail'in Filistin'de sınırsız güç kullanma pervasızlığının, ve dünyanın buna boyun eğme refleksinin, Yahudi lobisinin Türkiye ile ilişkilerine garip yansıması... bir başka boyut.

Yarın Amerika – Irak – Türkiye ilişkileri gündeme geldiğinde nasıl savruluşlar yaşayacağız Allah bilir. Ecevit orada da Irak konusunda duyarlı ama, sadece sizin duyarlılığınız yetmiyor, "eli mahkum" psikolojisi savuruyor Türkiye'nin politikalarını.

Filistin'den kan sıçrıyor tüm dünyaya. BM "Katliam görülmemiş boyutlarda" diye rapor tutuyor. Acaba "soykırım" mı demeliydiler? Zaman muhabiri Kerim Balcı'ya Ramallah'tan arayan bir arkadaşı "Dua et Kerim. Burada durumlar çok kötü. Kötü, kötü, kötü!" diyerek hıçkırıklara gömülüyor. (Zaman, 7 Nisan 2002) Vurulan ambulanslar, öldürülen doktor ve hastabakıcılar, çığlıklar, çığlıklar, çığlıklar... Ramallah'tan akla hayale gelmez kitlesel işkence haberleri... İsrail birlikleri tarafından "Gıda stoklama saati" adı altında verilen yarım saatlik, bir saatlik sürelerde yaşananlar... Ekmek, su, şeker gibi en zaruri gıdaları bulmak için insanların oradan oraya koşuşmaları... Zaman zaman kurşunlanmalar... Yani filmlerde bile anlatılamayacak dramatik insan manzalararı... Nasıl geliştirir İsrail bunca işkence yöntemini? Ve Ecevit nasıl hazırlar yarınki demecini "soykırım"sız? Hele Cenin'deki katliam haberlerinden sonra...

Bush, "Arafat'sız Filistin" formülünü seslendiriyor şimdi. "Güvenimizi kazanamadı Arafat" diyor. Her ülkenin liderinin gündeminde "Bush'un güvenini kazanma" sorunu olmalı öncelikle... İran'ın, Libya'nın, Sudan'ın, Irak'ın, Filistin'in liderleri sorunlu. Mısır'ın, Ürdün'ün ve Suudi Arabistan'ın liderleri şimdilik "güven" konusunda yeterlilik sınavını geçenlerden... Ya bizimkiler? Herhalde "soykırım"a kadar iyi gidiyorlardı. Soykırım'dan sonra "Erica sendromu" geldi gündeme... Irak konusunda da ilişkiler limoni idi...

Türk dış politikası acaba, Arafat konusunda da bir savruluş yaşayacak mı?

Kaç açıklamada rotaya gireceğiz?

Ya da Bush gibi, değil Amerika gibi bir azman güce, bir kabileye bile liderlik yapabilme kapasitesinin tartışılabileceği intibaı veren birisine "Bu coğrafyaya yönelik politikaların karaya oturdu, kendine gel. İsrail'in cinayetlerini savunmak Amerika'ya da bir şey kazandırmaz" diyecek bir noktaya ne zaman geleceğiz?

Filistin'in dramını izlerken, kendi dramımızı yaşıyoruz. Bölgenin dramını, İslam dünyasının dramını... Nasıl? "Köşküm var deryaya karşı" gibisinden "Dış politikamız var dünyaya karşı..." Biz büyük devletiz!


8 Nisan 2002
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED