|
|
Yardımcı doçentlerin feryadı
Bazı yardımcı doçentlerin tarafıma gönderdiği e-posta metnini dikkatlice okuyacağınızı umuyorum. Türkiye'nin yüksek öğretiminin içinde bulunduğu olumsuzlukları öğrenebilmek, çözüm için tartışmak amacıyla; "Sizi üniversitelerin sorunlarını yazan ve araştıran biri olarak tanıyageldik. Prof.'ların zam almalarını başardığınızdan bu yana diğer çalışanlarla ilgili herhangi bir yazınıza maalesef rastlayamadık. Biz de, herhalde üniversitelerin sorunları bundan ibaretmiş diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Biz değerli hocalarımızın maaşlarıyla ilgili değiliz. Fakat aramızdaki bu ücret farkının neden kaynaklandığını merak etmekte hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Söyleyeceklerimizden elbette kaliteli hocaları istisna tutmaktayız. Bakın şu Anadolu universitlerindeki hocalara nasıl hocalık yapmaktalar? Hocalar Nobel'e mi aday olmuşlar, yeni bir teorimi mi geliştirmişler? Mecburiyetten dolayı makalelerde isimlerini yazmasak hiçbir yayınları olmaz. Yazmadığımız takdirde doçentlik jürilerinde karşımıza çıkma tehdini savururlar. Merak ettiğimiz Yrd. Doç.'e uygulanan şartlar, imtihanı yürütene niye uygulanmaz, niçin bunlara en az imtahanına girdikleri adaylar kadar yabancı yayın şartı konmuyor? En azından imtihanına girdikleri insanlardan çok yayınları olsun ve bu yayınları tek başlarına yapsınlar. Şu durumda biz bunların isimlerini yayınlara koymazsak bizim akademik hayatımız donmuş demektir. Master derslerinde yaptıkları ise ayrı bir komedi; sadece İngilizce bir makaleyi öğrenciye vererek çevirttirmekteler ve o çocuk çeviremezse yabacı dil bilen birine çeviri yaptırmakta ve bunlar da onunla idare etmekteler. Dolaylı olarak asistanların emeklerini sömürmekteler. Diğer taraftan Yrd. Doç.'lar kitap yazar ve hocalar isimlerini koyarak diğer üniversitelerdeki aynı anabilim dalındaki Yrd. Doç.'lara sattırırlar. Sonra da çıkarlar konjonktüre göre en vatanperver ve en Atatürkçü olurlar. Bu sıfır yayınlı insanlardan maalesef rektör bile çıkmakta... Dışarıda bir tezden uluslararası yayın çıkmayacaksa o tez değerlendirmeye alınmaz. Yani ülkemizde uzman istenmemekte, her şeyi bilen gerçekte ise hiç bilmeyen titil istenmektedir. Bu son haksızlıktan sonra üniversitelerde huzur kalmadı. Prof.'ların hiçbir şey olmamış gibi davranmalarından belli değil mi? Niye Başbakanlığa yürumüyorlar?... Niye susuyorlar? Üniversitelerin sorunları bitti mi?... İstanbul Üniversitesi'nin telefon rehberini alın ve aynı soyisimde kaç tane Prof. ve akrabası iş başında, kendiniz görün... Bunlara haksız görevlendirmeleri de eklerseniz babalar ne alıyor aklınız şaşar... Hele bir bunların yayın listelerini inceleyin. Biz sizin misyonunuzun Prof.'ların maaşlarına zam yaptırmaktan ibaret olmadığını düşündüğümüzden yazmaktayız. Ayrıca çok değerli müstesna hocalarımızı bütün bu söylediklerimizden masun tutmaktayız ve onları da yapılan haksızlıklar karşısında susmamaya davet ediyoruz, susmaya devam ederlerse en azından ahlaksızlığı paylaşmış olurlar. Yardımcı doçentlerin iddialarını ön yargıdan uzak, sabırla, itidalle değerlendirmede yüksek öğretimimiz için fayda görüyorum.
Avrasya Partisi'nden mesaj
"İnsanı yaratılmışların en şereflisi olarak gören, Milli iradeyi demokrasinin temeli sayan, Devlet yönetiminde hukukun üstünlüğünü ve laikliği ilke kabul eden, İfade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, teşebbüs hürriyetini esas alan, Adaleti mülkün temeli kabul eden, Ülkenin ve milletin bütünlüğünü herşeyin üzerinde tutan, Milli ve manevi değerlere saygılı, Devletin asli görevinin düzeni, huzuru, iç ve dış güvenliği, adaleti sağlamak; serbest pazar kuralları içinde ekonomiye yön vermek olduğunu kabul eden, Sosyal adalete inanan, Hedefi halkın refahı olan, Hoşgörü, ikna, uzlaşma anlayışı içinde siyaseti bir hizmet ve fazilet yarışı olarak benimseyen, Türkiye'nin ileri ülkeler arasına girmesini hedef alan, bu hedefin devlet idaresinde, ekonomide, dış politikada köklü bir değişim programı ile gerçekleşebileceğine inanan, Vatandaşlarımız arasındaki farklılıkları telif edecek, birbirine saygı, birlikte yaşama iradesi ve ortak hedeflerde birleştirecek köprüleri kurmak üzere yola çıkan,
Avrupa ile Asya, geçmiş ile gelecek ve kültürler arasında sağlam bir uygarlık ve uzlaşma köprüsünü oluşturmak üzere kurulan bir siyasi partidir" diyor. Bende "ALLAH yardımcınız olsun" diyorum. Milletin ne diyeceğini de ileride göreceğiz.
Numaralı unvan
Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığı görevi sona erdikten sonra katıldığı her platformda "9'ncu Cumhurbaşkanı" unvanını kullandı. Bu tutum ve davranış herkese yaşamında aldığı numaraları hatırlattı. Numarası olanların hemen hemen hepsi yaygın olarak numaralı unvanlarını kullanmaya başladı. Örneğin; 54. Başbakan Erbakan, 20. Hava Kuvvetleri Komutanı Halis Burhan, 20'nci Dönem Milletvekili İlhan Kesici, 2. Cumhuriyetçi Ahmet Altan gibi. Ben de bundan böyle, "Eski Milletvekili" yerine "19-20'nci Dönem Manisa Milletvekili" unvanımı kullanacağım. Devlet herkese vatandaşlık ve vergi numarası verdi, hiç kimse üzülmesin demek ki herkesin bir numarası var.
TDİ DİYOR Kİ...
10 Haziran 2002 tarihli köşemde yayınlanan "TDİ Şehir Hatlarında Soygun mu var?" başlıklı yazıma cevaben TDİ Genel Müdürlüğü'nce gönderilen yazıda "31 Aralık 2002 tarihinde tüm gemi büfelerinin sözleşmeleri son bulacaktır. Yeni dönem için, gruplarına göre bir önceki dönemin en yüksek kira bedeli esas alınmak suretiyle ihaleye çıkılacaktır. Mevcut şartnameye göre süre 4 yıldır. 2'nci yıl kira artışı % 40 olup 3. ve 4. yıllarda ise DİE'ce belirlenen TÜFE oranına göre yapılmaktadır" denilmektedir. Taraflara duyurulur. Tarafıma ulaşan bilgi, belge ve iddiaları, kamu çıkarı açısından taraflara duyurmayı milli bir görev saymaktayım
Değişim desteklenmelidir
Dünya ve yaşam sürekli değişime sahnedir. Önemli olan olumlu, faydalı değişim ve değişime dayalı gelişimdir. Değişimi zorlayan önemli faktörler: Bilgi-Yüksek Teknoloji ve Yetişmiş İnsan Gücü'dür. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, çok partili sisteme geçiş, demokrasiyi ve insan haklarını geliştirmek, AB'ye girmek büyük birer değişimdir. Türkiye' nin dünyada hak ettiği yeri alabilmesi ve insanımızın çağın imkan ve fırsatlarını yakalayabilmesi değişime dayalı gelişim ile başarılabilecektir. Türkiye'nin yönünü, çağdaş uygarlıklara çevirecek değişimin öncüleri ve değişim mutlaka desteklenmelidir. Türk insanı da İngiliz, Alman, Yunan, İtalyan, İspanyol gibi 10 000 dolar üzerinde yıllık fert başına düşen gelirle yaşamak hakkına sahip ve layıktır.
DÜZELTME
10 Haziran 2002 tarihli köşemde yayınlanan "Yolsuzlukla Mücadele ederken Yolsuz Kaldık" başlıklı yazımda alıntı yaptığım; Kemalettin Ertan'ın Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu'na yazdığı dilekçede geçen iddialarından olan "Bayındırlık sanıklarındandır" cümlesi dışındakiler Anap İl Başkanı'nın kardeşi Güven Mandacı'ya ilişkindir. Düzeltmeye ilişkin haber gazetemizde daha önceden de yayınlandı ama ben yine de tekrar etmeyi uygun buldum.
SORUYORUM
Başbakan Yardımcısı ANAP Genel Başkanı A. Mesut Yılmaz; Maliye Bakanlığı'nın Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesiyle yapmak istediği değişiklikten Naylon Fatura Yolsuzluk Kralı Orhan Aslitürk de faydalanarak kurtulacak mı?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |